Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 390

eskiden dost idik gibi hiç ürkmedi,
Asa-yı Mûsa
üstüne
çıktı, üç saat oturdu. Ekmek, pirinç verdim, yemedi. Tâ
akşama kaldı, sonra gitti. Tekrar geldi, tâ sabaha kadar
yanımda kaldı. Ben yatarken başıma geldi, allahaısmar-
ladık nev’inden başımı okşadı, sonra uçtu gitti. İkinci gün
ben teessüf ederken yine geldi, bir gece daha kaldı. De-
mek bu mübarek kuş, hem
Asa-yı Mûsa
, hem Beratımızı
tebrik etmek istedi.
Said Nursî
* * *
(2)
o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h$G o
ân
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°Sp
ÉH
Evvelâ
: Şimdi tam tahakkuk etti ki, zelzele, Risalei’n-
Nur ile alâkadardır. Hüsrev’in, müdafaatımda yazılan dört
zelzele meselesini tasdik eden bu geceki şiddetli dört de-
fa zelzele, bana ve Nurlara ve bu memlekete kat’î bir sui-
kast eseri olarak hükûmet içersinde hizmetçime bağıra-
rak bana tahkirkârâne ihanet ve şetmedip “Git ona söy-
le!” diyen ve kaymakamın emr-i cebrî ile “Hasta da olsa
buraya getiriniz” bekçilere ve jandarmalara emir veren ve
Afyon’un perde altındaki büyük memura dayanan Emir-
dağ zabıtası, hem Nur Şakirtlerinin şevklerine, hem
Nurların burada yazılmasına, hem bana ehemmiyetli sı-
kıntı vermesi, aynı vakitte böyle burada görülmeyen bu şid-
detli zelzelenin gelmesi gösteriyor ki, Risale-i Nur bir vesi-
le-i def-i belâdır; tatile uğradıkça belâ fırsat bulup gelir.
Said Nursî
* * *
alâkadar:
ilgili, ilişki.
belâ:
musibet, sıkıntı.
ehemmiyetli:
önemli.
emr-i cebrî:
zoraki emir, zorla
yaptırılan iş.
evvelâ:
birinci olarak, her şeyden
önce, ilk olarak.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
mesele:
önemli konu.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar.
nevi:
tür, çeşit.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
suikast:
kötü kasıt, kötü niyet;
kötü kasıtla iş yapma, tuzak
kurma.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şetim:
sövme, küfür.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek
ve heves.
tatil:
kesme, işi durdurma.
tahakkuk:
gerçekleşme, delil
ile ispat edilme, kesinleşme.
tahkirkârâne:
hakaret eden
kimseye yakışırcasına, haka-
ret edercesine.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
teessüf:
üzülme, acı duyma.
vesile-i def-i belâ:
belâyı, mu-
sibeti defetmeye vesile olan.
zabıta:
şehir güvenliğini sağla-
makla vazifeli bulunan idare,
polis.
zelzele:
yer sarsıntısı, deprem.
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 390 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,380,381,382,383,384,385,386,387,388,389 391,392,393,394,395,396,397,398,399,400,...560
Powered by FlippingBook