Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 406

Hüve Nüktesi
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñn
°ùo
j s
’p
G r
m
Ån
°T r
øp
e r
¿p
Gn
h@
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°Sp
ÉH
Aziz ve Sıddık Kardeşlerim,
Kardeşlerim,
(3)
n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
dp
Gn
B’
ve
(4)
* Gn
ƒo
g r
?o
b
’daki
(5)
n
ƒo
g
lâf-
zında, yalnız maddî cihetinde bir seyahat-i hayaliye-i fik-
riyede hava sayfasının mütalâasıyla âni bir surette görü-
nen bir zarif nükte-i tevhidde, meslek-i imaniyenin had-
siz derece kolay ve vücub derecesinde suhuletli bulunma-
sını; ve şirk ve dalâletin mesleğinde hadsiz derecede müş-
külâtlı, mümtenî binler muhal bulunduğunu müşahede et-
tim. Gayet kısa bir işaretle, o geniş ve uzun nükteyi be-
yan edeceğim:
Evet, nasıl ki bir avuç toprak, yüzer çiçeklere nöbetle
saksılık eden kabında, eğer tabiata, esbaba havale edilse,
lâzım gelir ki, ya o kapta küçük mikyasta yüzer, belki çi-
çekler adedince manevî makineler, fabrikalar bulunsun;
veyahut o parçacık topraktaki her bir zerre, bütün o ayrı
ayrı çiçekleri muhtelif hâsiyetleriyle ve hayattar cihazatıy-
la yapmalarını bilsin; âdeta, bir ilâh gibi, hadsiz ilmi ve
nihayetsiz iktidarı bulunsun. Aynen öyle de, emir ve
iradenin bir arşı olan havanın, rüzgârın her bir parçası ve
bir nefes ve tırnak kadar olan
n
ƒo
g
lâfzındaki havada,
âdeta:
sanki
arş:
göğün en yüksek katı
aziz:
izzetli, muhterem, saygın
beyan:
açıklama, bildirme, izah
cihazat:
cihazlar, azalar
cihet:
yön
dalâlet:
iman ve İslâmiyet’ten ay-
rılmak, azmak
esbap:
sebepler, vasıtalar
gayet:
son derece
hadsiz:
sınırsız, sonsuz
hasiyet:
bir şeye has özellik, nite-
lik
havale:
bir şeyi başkasının üstüne
bırakma
hayattar:
canlı, yaşayan.
iktidar:
güç yetme, bir işi gerçek-
leştirmek için gereken kuvvet
irade:
dileme, isteme, bir şeyi ya-
pıp yapmama konusunda için olan
iktidar, güç
maddî:
madde ile alakalı, cismanî
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem
meslek-i imaniye:
iman mesleği,
iman yolu.
mikyas:
ölçek
muhal:
imkansız, olması mümkün
olmayan
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli
mümteni:
imkansız, olamaz
müşahede:
bir şeyi gözle görme,
seyretme
müşkülât:
müşkiller, güçlükler,
zorluklar
mütalâa:
bir şeyi etraflıca düşün-
me, dikkatli okuma
nihayetsiz:
sonsuz, sınırsız
nükte:
ince manalı, ancak dikkatle
anlaşılabilen mana veya söz
nükte-i tevhid:
tevhit nüktesi;
Allah’ın birliğindeki incelik, gü-
zellik ve zarif mana
seyahat-i hayaliye-i fikriye:
hayalde ve düşüncede yapılan
seyahat.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hak-
kı ve hakikati tereddütsüz ka-
bullenen
suret:
biçim, şekil, tarz
sühulet:
kolaylık
şirk:
Allah’a ortak koşma, Al-
lah’tan başka yaratıcının bu-
lunduğuna inanma
vücup:
vacip ve lüzumlu olma,
gereklilik
zarif:
inceliği, lâtifliği ile hoşa
giden.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’tan başka hiçbir İlâh yoktur. (Kasas Sûresi: 88)
4.
De ki: O Allah (birdir). (İhlâs Suresi: 1)
5.
O
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 406 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,396,397,398,399,400,401,402,403,404,405 407,408,409,410,411,412,413,414,415,416,...560
Powered by FlippingBook