Halil ‹brahim’in Manzumesidir
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñn
°ùo
j s
’p
G r
m
Ån
°T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°Sp
ÉH
(3)
Ék
ªp
FGn
O Gk
ón
Hn
G o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h$G o
ân
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µr
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
Zerremizi fart-ı şefkatinle şems-i envarına düşürdün,
Cehlimizle enaniyetimizi diyar-ı irfanına düşürdün.
Maden-i nühasımızı pota-i Furkana düşürdün,
Hayfa ki, o potada zünnar-ı inkârımızı düşürdün.
Saray-ı Kâbe-i ulyaya erip tul-i emelimizi düşürdün,
Makam-ı nur-i tevhide varıp hab-ı hayalimizi düşürdün.
Haremgâh-ı İlâhîde süveyda hücresine yükümüzü
düşürdün,
Heyet-i suretinin derunundaki manaya gönlümüzü
düşürdün.
Tâ ezel sabahında vahdet nağmesini işittin,
Leylâ-i zaman Kays ile bir demde görüştün,
Dost ikliminin lâlesinin bağlarına eriştin,
Vahdet-i saki midadını
(4)
r
ºo
¡«'
?n
°S
kevserine düşürdün.
Olmasaydın ey Risale-i Nur bize sen armağan;
Câh-ı masiva, nefs-i tağutla bel’ ederdi bizi heman.
bel:
ortadan kaldırma, yutma, em-
me
câh-i masiva:
dünya ile ilgili olan
şeylere duyulan sevgi
cehl:
cahillik, bilgisizlik
dem:
an, vakit, zaman
derun:
iç, içeri, dahil
diyar-ı irfan:
bilgi yeri.
enaniyet:
kendini beğenme, ben-
cillik, egoistlik
ezel:
başlangıcı olmayan geçmiş
zaman, öncesizlik
hâb-ı hayâl:
hayal uykusu; hayal
hâlindeyken görülen rüya
Haremgâh-ı İlâhî:
ilahi yasak böl-
ge, uygun olmayanların girmesine
izin verilmeyen.
hayfâ:
vah vah, yazık, eyvah, ya-
zıklar olsun
heman:
hemen, vakit kaybetme-
den, derhâl, acele olarak, çarça-
buk, o anda
heyet-i suret:
dışarıdan görünüş.
kevser:
Cennette bulunan bir
akarsu
leylâ-yı zaman:
zamanın sevgilisi.
maden-i nühas:
bakır madeni.
makam-ı nur-ı tevhid:
tevhit nu-
runun makamı.
manzume:
vezinli, kafiyeli söz,
şiir, eser
midâd:
yazı mürekkebi, yazı
yazmaya yarayan siyah veya
renkli sulu madde
nağme:
güzel ses, ahenk, ezgi
nefs-i tağut:
putun kendisi.
pota-i Furkan: Kur'ân kalesi.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı
Saray-ı Kabe-i ulya:
en yüce
olan kabe sarayı.
süveyda:
kalpteki basiret ve
idrak merkezi
şems-i envar:
nurların güneşi
tûl-i emel:
emelin uzunluğu,
dünya hayatının kısa ve geçi-
ciliğine rağmen dünya işlerine
karşı gösterilen aşırı arzu, istek
vahdet:
birlik ve teklik
vahdet-i saki:
su verenin bir
oluşu.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom
zünnar-ı inkâr:
inkâr kuşağı
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı rahmeti ve berekâtı ebediyen ve daima üzerinize olsun.
4.
Onlara bir şarap içirir. (İnsan Sûresi: 21.)
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 404 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ