bulunsun? Sabahleyin benden soruyor, “Ben getirmedim,
haberim yok” dedim. Zaten gece yanına çıkmamıştım.
Bunda bir manâ var. Biz düşündük, aynı gün Milas’tan
listeye göre kitap istemeye bir hak kazanmak için, Haz-
ret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın Mısır azizi Mu-
kavkıs’a yazdığı mektup, eski Mısırlılara ait kitaplar için-
de bulunarak İstanbul’a gönderilmiş. Bu mektubun fotoğ-
rafla alınan aynının bir sureti, o gecenin gündüzünde bi-
ze geldi, o geceki liste hâdisesine tevafuk etti. Bunda şüp-
hemiz kalmadı ki, saklı olan o listenin kendi kendine ora-
da bulunması, bu mektub-i Nebeviyenin gelmesine bir is-
tikbal ve bir işaret idi.
İşte o günlerde Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Ves-
selâm rüyada Risale-i Nur’la münasebettar görülmesi ve
mektup da aynı vakitte gelmesi, o günlerde telif edilen
hastalara ait yirmi beş deva-i maneviyeyi beyan eden Yir-
mi Beşinci Lem’a ve iktisada ait On Dokuzuncu Lem’a
ve onların akabinde ihtiyarlara ait yirmi altı ricayı beyan
eden Yirmi Altıncı Lem’anın telif zamanlarına tevafuk et-
mesi şüphe bırakmıyor ki, bu üç risale, Hazret-i Peygam-
ber Aleyhissalâtü Vesselâmın makbuliyetine mazhar ol-
muş.
Yine Risale-i Nur’la münasebeti tahakkuk eden hâdi-
selerden birisi de şudur ki; Risale-i Nur’un Isparta’ya me-
dar-ı bereket olduğunu çok emarelerle gördük ve görü-
yoruz.
Ezcümle: Şükrü Efendi hem kendi köşkünü, hem mer-
hum kardeşi Nuri Efendinin köşkünü Risale-i Nur’un
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 40 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
akabinde:
arkası sıra, peşi sıra,
peşinden.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selam onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
aziz:
hürmete layık, değerli,
kıymetli.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
deva-i maneviye:
manevî
ilaç, çare.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
ezcümle:
bu cümleden olarak.
hâdise:
olay.
iktisâd:
tutum, lüzumundan
fazla veya eksik harcamalar-
dan kaçınma.
istikbal:
gelecek.
makbuliyet:
makbullük, be-
ğenilmişlik, geçerlilik.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
medar-ı bereket:
bereket se-
bebi.
mektub-ı Nebeviye:
Hz. Pey-
gamber (s.a.v)’in mektubu.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
münasebettar:
ilgili, alâkalı.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
suret:
nüsha, kopya.
tahakkuk:
gerçekleşme, ke-
sinleşme.
telif:
eser yazma.
tevafuk:
uyma, uygunluk, bir-
birine denk gelme.