biz yani, Süleyman, Mustafa Çavuş, Ahmed Çavuş, Ab-
bas Mehmed filan beraber cemaatle namaz kıldık. Tesbi-
hattan sonra dua için elimizi kaldırdık, Üstadımız yağmur
duası etti. Kur’ân’ı şefaatçi yaptı. Birden, o güneş altın-
da, her birimizin ellerine yedi-sekiz damla yağmur düştü.
Elimizi indirdik, yağmur kesildi. Cümlemiz bu hale hay-
ret ettik. O vakte kadar yirmi otuz gündür yağmur gelme-
mişti. Yalnız o yağmur duası ânında, dua eden her ele ye-
di-sekiz damla düşmesi gösteriyor ki, bunda bir sır var.
Üstadımız dedi ki: “Bu bir işaret-i İlâhiyedir. Cenab-ı Hak
manen diyor ki: Ben duayı kabul ediyorum, fakat şimdi
yağmur vermiyorum.” Demek sonra sure-i Yâsin şefaat
edecek. Nitekim de öyle olmuştur.
Elhasıl:
Isparta’daki kardeşlerimizin umumî rahmet
içindeki Risale-i Nur’un bereketine dair dava ettikleri hu-
susiyeti, şu iki kuvvetli delille tasdik ediyoruz.
Şem’i, Mustafa Çavuş, Bekir Bey,
Muhacir Hafız Ahmed, Süleyman
(rahmetullâhi aleyhim ecmaîn)
* * *
SADÂKATTE MEŞHUR OLAN BARLALI SÜLEYMAN’IN
VAZİFE-İ SADÂKATİNİ TAMAMIYLA YAPAN ISPARTA
SÜLEYMAN’I RÜŞDÜ’NÜN BİR FIKRASIDIR.
Aziz Üstadım,
Kardeşlerimin Yirmi Yedinci Mektuba giren fıkralarını,
kendi fikrime ve hissiyatıma muvafık bulduğumdan,
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
bereket:
mübareklik, bolluk, saa-
det.
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 36 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
cemaat:
bir imama uyup na-
maz kılan Müslümanlar toplu-
luğu.
dair:
alakalı, ilgili.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, burhan.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
elhâsıl:
hasılı, netice itibariyle,
kısaca.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hâl:
durum, vaziyet.
hissiyat:
hisler, duygular.
hususîyet:
hususîlik, ayırıcı
özellik.
işaret-i İlâhiye:
Cenab-ı
Hakk’ın işareti.
manen:
mana bakımından,
manaca.
muvafık:
uygun, münasip.
rahmet:
lütuf, nimet, faydalı
yağmur için söylenir.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sâir:
diğer, başka, öteki.
sır:
gizli hakikat.
sure-i Yâsin:
Yâsin Suresi.
Kur’ân-ı Kerîm’in 36. suresi.
Mekke’de nazil olmuştur. 83
ayettir.
şefaat:
birinden başkasının
kusurlarının veya suçunun ba-
ğışlanmasını dileme.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı
Hakkın bütün noksan sıfatlar-
dan uzak ve bütün kemal sı-
fatlara sahip olduğunu ifade
eden sözler.
umumî:
genel.
vazife-i sadâkat:
.dürüstlük,
bağlılık, sadakat.