ŞAMLI HAFIZ TEVFİK’İN FIKRASI
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñn
°ùo
j s
’p
G r
Ån
°T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Mukaddime: Malûm olsun ki,
Zübdetü’r-Resail Umde-
tü’l-Vesail
namında, Kutbü’l-ârifîn Ziyaeddin Mevlâna
Şeyh Halid’in (kuddise sirruhu) mektubat ve resail-i şeri-
felerinden müktebes nasayih-i kudsiyesinin tercümesine
dair bir Risaleyi, on üç sene mukaddem, Bursa’da Hoca
Hasan Efendiden almıştım. Nasılsa mütalâasına muvaf-
fak olamamıştım; tâ bugünlerde kitaplarımın içerisinde
bir şey ararken elime geçti. Dedim: “Bu Hazret-i Mevlâ-
na Halid, Üstadımın hemşehrisidir. Hem İmam-ı Rabba-
nî’den sonra, tarik-ı Nakşînin en mühim kahramanıdır.
Hem tarik-i Halidiye-i Nakşiyenin piridir.” Risaleyi müta-
lâa ederken, Hazret-i Mevlâna’nın tercüme-i halinde şu
fıkrayı gördüm:
Ashab-ı Kütüb-i Sitteden İmam-ı Hâkim,
Müstedrek’
in-
de ve Ebu Davud,
Kitab-ı Sünen’
inde; Beyhakî, Şuab-ı
İman’da tahriç buyurdukları,
p
¢S r
CGn
Q »'
?n
Y p
ás
eo
’r
G p
?p
ò'
¡p
d o
ån
©r
Ñn
j %G s
¿p
G
(3)
Én
¡n
æj/
O Én
¡n
d o
Ou
ón
éo
j r
øn
e m
án
æn
°S p
I n
CÉp
e u
?o
c
yani, “Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din
gönderiyor” hadis-i şerifine mazhar ve masadak ve
Ashab-ı Kütüb-i Sitte:
Kütüb-i Sit-
te Ashabı, meşhur altı sahih hadis
kitabı olan Sahih-i Buharî, Sahih-i
Müslim, İbni Mâce, Ebu Davud, Tir-
mizî ve Neseî’nin müellif ve mu-
sannifleri.
dair:
alakalı, ilgili.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
hadis-i şerif:
Peygamberimizden
aktarılan sözlerin genel adı.
hemşehri:
aynı şehirli, aynı mem-
leketli.
kuddise sırruhu:
sırrı mukaddes
ve aziz olsun. (büyük veliler için
kullanılır).
kutbülarifin:
ariflerin en büyüğü,
ariflerin en ileri geleni.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mâsadak:
doğrulayıcı, tasdik et-
mek.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
mukaddem:
zaman bakımından
önce olan.
mukaddime:
önsöz, başlangıç.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
müceddid-i din:
dini tecdit eden,
dini, yine dinin kaynağından aldığı
ilim ve tefsirle kuvvetlendiren.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müktebes:
iktibas edilmiş,
alıntı yapılmış.
mütalâa:
bir şeyi etraflıca dü-
şünme, dikkatli okuma.
nam:
ad.
nasayih-i kudsiye:
mukad-
des, yüce nasihatler.
pîr:
bir tarikatın ilk kurucusu,
veya o tarikata girmiş kimse-
lerin kendisine bağlandıkları
kimse, şeyh, mürşit.
resail-i şerife:
mübarek ve şe-
refli risaleler, kitaplar.
tahric:
hadislerin ilk rivayet
edenini ortaya çıkarma.
tarik-ı Halidiye-i Nakşiye:
Nakşibendî tarikatinin Halidiye
kolunun yolu.
tarik-ı Nakşî:
Şeyh Bahaüddin
Nakşibendî’nin kurduğu tari-
katin yolu, Nakşibendî tarikati.
tercüme-i hâl:
hâl tercümesi,
bir kişinin hayatını anlatan
eser, biyografi.
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin.
3.
Muhakkak Allah bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddit gönde-
rir. (Ebû Dâvud, Melâhim: 1.)
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 26 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ