Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 17

marifet, hem ibadettir. Eski medreselerde beş on seneye
mukabil, inşaallah Nur medreseleri, beş on haftada aynı
neticeyi temin edecek ve yirmi senedir ediyor.
Ve hem hükûmet ve millet ve vatan, hem hayat-ı dün-
yeviyesine ve siyasiyesine ve uhreviyesine pekçok fayda-
sı bulunan bu Kur’ân lemaatlarına ve dellalı bulunan
Risale-i Nur’a değil ilişmek, tamamıyla terviç ve neşrine
çalışmaları elzemdir ki, geçen dehşetli günahlara kefaret
ve gelecek müthiş belâlara ve anarşistliğe bir set olabilsin.
Salisen
: Bu ramazan-ı şerifte, Kur’ân’ı zevk ve şevk ile
okumak benim çok ihtiyacım vardı. Hâlbuki elemli has-
talık, maddî ve manevî sıkıntılar, yorgunlukla ve meşga-
lelerin tesiriyle telâş ettim. Birden Hüsrev’in şirin kale-
miyle mu’cizatlı yazılan cüzler ve Hafız Ali ve Tahirî’ye
pekçok sevap kazandıran parlak ve kerametli Hizbü’l-Ek-
ber-i Kur’âniyeyi birbiri arkasından okumaya başlarken
öyle bir zevk ve şevk verdi ki, bütün o yorgunlukları hiçe
indirdi. Hiçbir vesveseye meydan vermeyerek pek parlak
bir surette ders-i Kur’âniyeyi onlardan dinlerken bütün
ruhucanımla arzu ettim ve kast ve azmettim ki, mümkün
olduğu derecede aynı Hizbü’l-Ekber-i Kur’âniye gibi fo-
toğrafla mu’cizatlı Kur’ânımızı tab edeceğiz, inşaallah…
(1)
»/
bÉn
Ñ`r
dGn
ƒo
g »/
bÉn
Ñ`r
dn
G
Kardeşiniz
Said Nursî
* * *
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 17 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
marifet:
bilme, derin bilgi.
medrese:
eğitim ve öğretim kuru-
mu.
meşgale:
iş, uğraş, meşgul olunan
şey.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah tarafın-
dan verilip, yalnız peygamberlerin
gösterebilecekleri büyük harika iş-
ler.
mukabil:
karşılık.
müthiş:
dehşet veren, ürküten,
dehşetli, korkunç.
neşr:
kitap basma, çıkarma; her-
kese duyurma, yayma.
ramazan-ı şerif:
mübarek, şerefli
ramazan ayı.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruhucan:
ruh ve can;
salisen:
üçüncü olarak.
set:
mani, perde, engel.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
tab:
kitap basma.
temîn:
sağlama.
terviç:
bir fikri tutma, destekleme.
tesir:
etki.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kalbe
gelen asılsız kötü ve sinsi düşünce.
anarşist:
hiç bir düzen ve oto-
rite tanımayan, karışıklık ve
bozgunculuktan yana olan.
azm:
kesin karar; kasıt, niyet.
belâ:
musibet, sıkıntı.
cüz:
kısım, parça.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
dellâl:
ilân edici; hakka davet
eden.
ders-i Kur’âniye:
Kur’ân dersi,
Kur’ân’a ait ders.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ıztırap.
elzem:
daha (en, pek) lâzım,
lüzumlu, gerekli.
hayat-ı dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
hayat-ı siyâsiye:
siyasî hayat,
politik hayat.
hayat-ı uhreviye:
uhrevî ha-
yat, ahirete ait olan hayat.
Hizbü’l-Ekberi’l-Kur’ânî:
Kur'ân'dan zikir ve dua için
alınmış ayetler.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
kast:
bir işi bile bile, isteyerek
yapma.
kefaret:
kendisi ile işlenen bir
günahın giderilmesi.
keramet:
ermişçesine yapılan
iş, hareket veya söylenen söz,
fikir.
lemeat:
lem’alar, parıltılar,
parlayışlar.
maddî:
madde ile alâkalı.
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
1...,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16 18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,...560
Powered by FlippingBook