Nur güllerin açsın, yine miskler gibi tütsün,
Sinemde bu can bülbülü tevhid ile ötsün.
Sensin bize bir neş e veren ol gül-i halis,
Sensin bize hem cümleden ala, dahi muhlis.
Ey nur-i Risaletten gelen bir bürhan-ı Kur’ân!
Ey sırr-ı Furkan’dan çıkan hüccet-i iman!
Sendin bize matlub, yine sendin bize mev’ud,
Sayende bugün herkes olur zinde ve mes’ud.
Her an seni bekler ve sayıklardı bu dünya,
Hak kendini gösterdi, bugün bitti o rüya.
Bin üç yüz senedir toprağa dönmüş nice milyar
Mü’min ve muvahhid seni gözlerdi hep ey yar!
Her hepsi de senden yana söylerdi kelamı
Her hepsi de her an sana eylerdi selamı.
Nur çehreni açsan, atarak perdeyi yüzden
Söyler bana ruhum yine
(1)
Ék
æ«/
?n
j o
är
On
Or
RGÉn
e
Vallah, ezelden bunu ben eyledim ezber:
Risalei’n-Nurdur vallah o son müceddid-i ekber.
Yüzlerce sened, hem nice yüzlerce işaret,
Eyler bu mukaddes koca davaya şahadet.
En başta gelen şahid-i adl Hazret-i Kur’ân
Göstermiş ayanen otuz üç yerde o bürhan.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 369 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
ala:
yüce, yüksek, büyük
ayanen:
apaçık, gözle görü-
nen, açıkça.
bürhan:
delil, ispat, hüccet
bürhan-ı Kur’ân:
Kur’ân’ın de-
lili, Kur’ân’ın ispatı.
cümleden:
bütün, hep
dava:
iddia
ezel:
başlangıcı olmayan geç-
miş zaman, öncesizlik
gül-i hâlis:
saf ve temiz gül
hâk:
doğru, gerçek, hakikat
hüccet-i iman:
iman delili
kelâm:
söz, lafız
matlup:
talep edilen, istenilen
şey
mesut:
saadetli, bahtlı, mutlu
mev’ûd:
vaad edilmiş, söz ve-
rilmiş
misk:
bir ceylan cinsinin erke-
ğinin göbeğinden elde edilen
güzel koku.
muhlis:
ihlaslı, samimî; bir işi
hiç bir karşılık beklemeden sırf
Allah rızası için yapan
mukaddes:
takdis edilmiş,
kutsal, aziz, temiz
muvahhit:
tevhit eden, Ce-
nab-ı Hakkın varlığına ve birli-
ğine inanan, Allah’ı birleyen.
mü’min:
iman eden, inanan
müceddid-i ekber:
tecdit
edenlerin en büyüğü, en bü-
yük müceddid.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık
nur-i Risalet:
peygamberlik
1.
Yakînim artmadı.
nuru.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın temeli
ve sebebi olan manevî varlık
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme
senet:
dayanılacak ve güvenilecek
şey, kuvvetli delil olabilecek söz
sırr-ı Furkan:
Kur’ân-ı Kerîm’in sır-
rı, hikmeti.
sîne:
göğüs
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık
şahid-i âdil:
âdil şahit, doğru sözlü
şahit.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, birleme
vallahi:
Allah için, Allah hakkı için,
Allah’a yemin ederim anlamına
gelen yemin sözü.
zinde:
dinç, sağlam, güçlü, kuvvet-
li.