İkinci Cihet:
İman, yalnız icmalî ve taklidî bir tasdike
münhasır değil; bir çekirdekten, ta büyük hurma ağacı-
na kadar ve eldeki aynada görünen misali güneşten ta
deniz yüzündeki aksine, ta güneşe kadar mertebeleri ve
inkişafları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikat-
leri var ki, bin bir esma-i İlâhiye ve sair erkan-ı imaniye-
nin kainat hakikatleriyle alakadar çok hakikatleri var ki,
“Bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemalat-ı insaniyenin
en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikîden gelen tafsilli ve
bürhanlı marifet-i kudsiyedir
” diye ehl-i hakikat ittifak et-
mişler.
Evet,
iman-ı taklidi
, çabuk şüphelere mağlûp olur. On-
dan çok kuvvetli ve çok geniş olan
iman-ı tahkikî
de pek
çok meratip var.
O meratiplerden ilmelyakin mertebesi, çok bürhanla-
rının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Hâlbuki
taklidi iman bir şüpheye karşı bazan mağlup olur.
Hem iman-ı tahkikînin bir mertebesi de aynelyakin de-
recesidir ki, pek çok mertebeleri var. Belki esma-i İlâhiye
adedince tezahür dereceleri var. Bütün kainatı bir Kur’ân
gibi okuyabilecek derecesine gelir.
Hem bir mertebesi de hakkalyakindir. Onun da çok
mertebeleri var. Böyle imanlı zatlara şübehat orduları hü-
cum da etse bir halt edemez.
Ve ulema-i ilm-i kelâmın binler cilt kitapları, akla ve
mantığa istinaden telif edilip, yalnız o marifet-i imaniyenin
bürhanlı ve akli bir yolunu göstermişler. Ve ehl-i hakikatin
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 359 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
aklî:
akla dayanan, akıl ile ilglil
alâkadar:
ilgili, ilişki
aynelyakîn:
gözle görür dere-
cede inanma; bir şeyi görerek
ve seyrederek bilme.
bürhan:
delil, ispat, hüccet
cihet:
yön
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçeği bulup onun pe-
şinden gidenler; Allah adamı.
erkân-ı imaniye:
imana ait
esaslar.
esma-yı İlâhiye:
Allah’ın isim-
leri.
hakikat:
gerçek, esas
hakkalyakin:
imanî meselele-
rin hakikatini tam olarak anla-
ma
halt:
karıştırma, uygunsuz fiil
ve davranış
hücûm:
saldırma
icmalî:
kısaca, topluca, tafsil-
siz, toplu, kısa.
ilmelyakîn:
ilim yoluyla kesin
olarak bilme
iman:
inanç, itikat
iman-ı tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri
inceleyip delil ve bürhan ile
inanma.
iman-ı taklidî:
taklidi iman, az
şüphelere mağlup olabilen,
başkalarını takliden olan iman.
inkişaf:
ortaya çıkma, keşfo-
lunma; gelişme
istinaden:
istinat ederek, da-
yanarak
ittifak:
birleşme, fikir birliği et-
me
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler
kemalat-ı insaniye:
insana ait
mükemmellik ve olgunluklar.
kesretli:
çokluğu olan, çok
fazla.
mağlup:
yenilme, kendisine galip
gelinmiş
marifet:
bilme, derin bilgi
marifet-i imaniye:
imanî bilgi,
malûmat.
marifet-i kudsiye:
mukaddes ma-
rifet, kudsî bilgi, sanat.
meratip:
mertebeler, basamaklar
mertebe:
derece, basamak
misalî:
misallik, örneklik.
münhasır:
sınırlanmış, sınırlı.
sâir:
diğer, başka, öteki
şübehat:
şüpheler.
tafsil:
etraflıca bildirme, ayrıntılı
anlatma
taklidî:
taklitle yapılan.
tasdik:
doğrulama, onaylama
telif:
eser yazma
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya çıkma
ulema-yı ilm-i kelâm:
kelâm ilmi
âlimleri.
zat:
kişi, şahıs