Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 360

yüzer kitapları keşfe, zevke istinaden o marifet-i imaniye-
yi daha başka bir cihette izhar etmişler. Fakat, Kur’ân’ın
mu’cizekar cadde-i kübrası, gösterdiği hakaik-ı imaniye
ve marifet-i kudsiye, o ulema ve evliyanın pek çok fev-
kinde bir kuvvet ve yüksekliktedir.
İşte, Risale-i Nur bu cami ve küllî ve yüksek marifet
caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur’ân aleyhine ve
İslâmiyet ve insaniyet zararına ve adem alemleri hesabı-
na tahribatçı küllî cereyanlara karşı Kur’ân ve iman na-
mına mukabele ediyor, müdafaa ediyor. Elbette hadsiz
tahşidata ihtiyacı vardır ki, o hadsiz düşmanlara karşı da-
yanıp ehl-i imanın imanını muhafazasına Kur’ân nuruyla
vesile olsun. Hadis-i şerifte vardır ki: “Bir adam seninle
imana gelmesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan da-
ha hayırlıdır.” “Bazen bir saat tefekkür, bir sene ibadet-
ten daha hayırlı olur.” Hatta Nakşîlerin hafi zikre verdiği
büyük ehemmiyet, bu nevi tefekküre yetişmek içindir.
Umum kardeşlerime birer birer selam ve dua ediyoruz.
(1)
»/
bÉn
Ñr
dGn
ƒo
g»/
bÉn
Ñr
dn
G
Kardeşiniz
Said Nursî
* * *
adem:
yokluk, hiçlik
âlem:
varlık tabakalarından her bi-
ri
aleyh:
ona karşı, onun üzerine
cadde-i kübra:
en büyük cadde,
en selametli yol, Kur’an yolu
cami:
toplayan, içine alan, kapsa-
yan
cereyan:
akım, fikir, sanat veya si-
yaset hareketi
cihet:
yön
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz
ehemmiyet:
önem, değer, kıymet
ehl-i iman:
inananlar, iman sahip-
leri
evliya:
veliler, Allah dostları
fevkinde:
üstünde
Hadis-i şerif:
Peygamberimizden
aktarılan sözlerin genel adı.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz
hâfî:
gizli
hakaik-ı imaniye:
imana ait haki-
katler, imanî gerçekler.
iman:
inanç, itikat
insaniyet:
insanlık, insanlık mahi-
yeti
istinaden:
istinat ederek, dayana-
rak
izhar:
gösterme, açığa vurma
keşif:
gizli bir şeyi veya bir sırrı
kalp gözüyle görerek öğrenme
küllî:
umumî, genel, bütün olan
marifet:
bilme, derin bilgi
marifet-i imaniye:
imanî bilgi,
malûmat.
marifet-i kudsiye:
mukaddes ma-
rifet, kudsî bilgi, sanat.
mu’cizekâr:
mu’cizeli, mu’cize
hâlinde.
muhafaza:
koruma
mukabele:
karşılık verme,
karşılama
müdafaa:
savunma.
nakşî:
Hz. Şah-ı Nakşibend’in
kurduğu tarikat ve bu tarikata
mensup olan.
nam:
ad
nevî:
çeşit, tür
nur:
aydınlık, parıltı, ışık
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sahra:
büyük çöl, geniş saha
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme
tahribat:
tahripler, yıkıp boz-
malar.
tahşidat:
yığmalar, biriktirme-
ler, toplamalar
tefekkür:
derin düşünme; eş-
yanın hakikatini, yaratıcının
sırlarını kavramak ve ibret al-
mak için zihnen ve kalben dü-
şünme
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı, açıklaması
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
umum:
bütün
vesile:
aracı, vasıta
zikir:
Allah’ın adlarını anarak
dua etme, Allah’ı anma
1.
Bâkî olan ancak Allah’tır.
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 360 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,350,351,352,353,354,355,356,357,358,359 361,362,363,364,365,366,367,368,369,370,...560
Powered by FlippingBook