Y
İRMİ
S
EKİZİNCİ
M
EKTUPTAN
Yedinci Mesele
W
(1)
n
¿ƒo
©n
ªr
én
j És
ªp
e l
ôr
«n
N n
ƒo
g Gƒo
Mn
ôr
Øn
«r
?n
a n
?p
d'
òp
Ñn
a /
¬p
àn
ªr
Mn
ôp
Hn
h $G p
?r
°†n
Øp
H r
?o
b
Şu Mesele, Yedi İşarettir.
Evvelâ, tahdis-i nimet suretinde birkaç sırr-ı inayeti iz-
har eden Yedi Sebebi beyan ederiz.
BİRİNCİ SEBEP:
Eski Harb-i Umumîden evvel ve eva-
ilinde, bir vakıa-i sadıkada görüyorum ki, Ararat Dağı de-
nilen meşhur Ağrı Dağının altındayım. Birden o dağ müt-
hiş infilâk etti. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafı-
na dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum validem
yanımdadır. Dedim: “Ana, korkma. Cenab-ı Hakkın em-
ridir; O Rahîm’dir ve Hakîm’dir.” Birden, o hâlette iken,
baktım ki, mühim bir zat bana âmirâne diyor ki: “İ’caz-ı
Kur’ân’ı beyan et.” Uyandım, anladım ki, bir büyük infi-
lâk olacak. O infilâk ve inkılâptan sonra, Kur’ân etrafın-
daki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi
kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek;
i’cazı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’cazın bir nev’ini
şu zamanda izharına, haddimin fevkinde olarak,
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 373 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
amirâne:
emrederek, emre-
dercesine
beyan:
açıklama, bildirme,
izah
dehşet:
büyük tehlike karşı-
sında korkma ve şaşırıp kalma
evail:
önceler, evvel zamanlar
evvel:
önce
evvelâ:
birinci olarak, her şey-
den önce, ilk olarak
fevkinde:
üstünde
Hakîm:
her şeyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan,
hikmet sahibi Allah
hâlet:
hal, durum
Harb-i Umumî:
genel harp,
dünya savaşı
hücûm:
saldırma
i’caz:
mu’cizelik, insanların
benzerini yapmaktan âciz kal-
dıkları şeyi yapmak
i’caz-ı
Kur’an:
Kur’an’ın
mu’cizeliği, yüksek ve erişil-
mez ifadesi
infilâk:
patlama, şiddetli patla-
ma.
inkılâp:
değişme, dönüşüm,
köklü değişme
izhar:
ortaya koyma, açığa çı-
karma, gösterme
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
mesele:
önemli konu
1.
Onlara söyle ki, ancak Allah’ın lûtfuyla ve rahmetiyle ferahlansınlar. Bu, onların dünyada
toplayıp durduklarından daha hayırlıdır. (Yunus Suresi: 58.)
müdafaa:
savunma.
mühim:
önemli, ehemmiyetli
müthiş:
dehşet veren, ürküten,
dehşetli, korkunç
nev:
tür, çeşit
Rahîm:
merhamet eden, çok mer-
hametli olan, esirgeyen, koruyan,
acıyan Allah.
Rahmetullahi Aleyh:
Allah’ın rah-
meti onun üzerine olsun.
sırr-ı inayet:
çok cömert olan Al-
lah’ın ihsanlarının, yardım ve lutfu-
nun sırrı.
suret:
biçim, şekil, tarz
tahdîs-i nimet:
Cenab-ı Hakka
karşı şükrünü eda etme ve teşek-
kür etme maksadıyla kavuştuğu
nimeti başkalarına anlatma
vakıa-i sadıka:
sadık rüya.
valide:
ana, anne.
zat:
kişi, şahıs