Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 151

bir veya iki farkla tevafuk ederek, remzen ona bakar, da-
iresine alır.
Hem,
(1)
p
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG n
øp
e l
?j/
õr
æn
J @ y
º'
M
’in makam-ı cif-
rîsi, bir vecihle, yani tenvin
nun
sayılsa ve şeddeli iki
Q
’daki
lâm-ı aslî
hesap edilse,
y
º'
M
,
r
º«/
eÉn
M
telâffuzda oldu-
ğu gibi olsa, bin üç yüz elli dört veya beş eder. Ve diğer
bir vecihte, yani tenvin sayılmazsa, bin üç yüz dört eder.
Üçüncü vecihte, yani telâffuzda bulunmayan iki lâm he-
saba girmezse, bin iki yüz doksan dört eder.
Birinci vecihte
, tam tamına
Resaili’n-Nur
’un telifçe bir
derece tekemmülü ve fevkalâde ehemmiyet kesb etmesi
ve fırtınalara tutulması ve şakirtleri kudsî bir teselliye muh-
taç oldukları Arabî tarihiyle, şu bin üç yüz elli beş ve elli
dört tarihine, hem otuz bir adet Lem’alardan ibaret olan
“Otuz Birinci Mektubun telif zamanına, hem o mektubun
Otuz Birinci Lem’asının vakt-i zuhuruna ve o lem’adan
Birinci Şuanın telifine ve o şuanın yirmi dokuz makamın-
da otuz üç adet ayatın Risale-i Nur’a imaları yazıldığı şu
zamana, şu dakikaya, şu hale tam tamına tevafuku ise,
Kur’ân’ın i’caz-ı manevîsine yakışıyor. Gayet lâtif ve müj-
deli bir tevafuktur.
İkinci vecihte
, yani bin üç yüz dört makamıyla Risale-i
Nur’un tercümanı, Risale-i Nur’un basamakları olan
mebadi-i ulûma besmelekeş olduğu ve fütuhat-ı Nuriye-
de besmelesini çektiği ve fatiha-i hayat-ı ilmiyede
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki defa
okunması gereken bir harfin üzeri-
ne konulan ve o harfi iki defa oku-
tan işaret.
tekemmül:
olgunlaşma, kemale
erme, mükemmelleşme.
telâffuz:
bir harf, hece veya keli-
meyi söylenmesi gerektirdiği şe-
kilde seslendirme.
telif:
eser yazma.
tenvin:
Arapça bir kelimenin so-
nunu nun gibi okutmak üzere ko-
nulan işaret; kelimenin sonuna iki
üstün (en), iki esre.
teselli:
avutma, acısını dindirme.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra, ölçü
ve münasebetler içerisinde birbiri-
ne denk gelme.
vakt-i zuhur:
ortaya çıkma zama-
nı.
vecih:
cihet, yön.
Arabî:
Arap diline ait.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
besmelekeş:
Besmele çeken.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
fatiha-i hayat-ı ilmiye:
ilmî
hayatın başlangıcı.
fevkalâde:
olağanüstü.
fütuhat-ı Nuriye:
Nur’un za-
ferleri, Risale-i Nur ile yapılan
iman ve Kur’ân hizmetinin akıl
ve kalpleri kendine cezp et-
mesi, kalpleri fethetmesi.
gayet:
son derece.
i’caz-ı manevî:
manen mu’ci-
ze oluş.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
ima:
işaretle anlatma, üstü ka-
palı ifade etme.
kesb:
kazanma.
kudsî:
mukaddes, yüce.
lâtif:
yumuşak, tatlı, hoş.
makam:
yer.
makam-ı cifrî:
cifre ait ma-
kam, cifir hesabına göre ulaşı-
lan netice, sayı değeri.
mebadi-i ulûm:
ilimlerin çe-
kirdeği, ilimlerin başlangıcı,
ilimlerin usûl ve prensipleri,
ilimlerin evveli; ilk ilimler.
remzen:
remiz ile, işaret ede-
rek, işaretle.
1.
Hâ, mîm. • Bu kitap, Rahmân ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir. (Fussılet Suresi: 1-
2.)
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 151 |
B
İRİNCİ
Ş
UA
1...,141,142,143,144,145,146,147,148,149,150 152,153,154,155,156,157,158,159,160,161,...560
Powered by FlippingBook