Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 161

Yirmi Dokuzuncu Ayetin
Sehvine Dair Tafsilat
W
Küçük bir sehivden kuvvetli bir işaret-i gaybiye gördüm.
Ondan bildim ki, o sehiv bunun içinmiş. Şöyle ki:
Birinci Şua olan İşarat-ı Kur’âniyenin yirmi dokuzuncu
ayet Sure-i İbrahim’in başında,
p
äÉn
ªo
?t
¶dG n
øp
e n
¢SÉs
ædG n
êp
ôr
îo
àp
d n
?r
«n
dp
G o
?Én
ær
dn
õr
fn
G l
ÜÉn
à`p
c y
'
ôdG
(1)
r
ºp
¡u
Hn
Q p
¿r
Pp
Ép
H p
Qƒt
ædG n
‹p
G
içinde
(2)
r
ºp
¡u
Hn
Q p
¿r
Pp
Ép
H p
Qƒt
ædG n
‹p
G
cümlesine makam-ı cifrîsi seh-
ven “Bin üç yüz otuz dört ederek,
Risale-i Nur
’un fatiha-
sı olan
İşaratü’l-İ’caz
tefsirinin zuhuru ve tab’ı tarihine te-
vafukla bakar” denilmiş. Hâlbuki, melfuz harflerinin
makamı bin üç yüz otuz dokuz olup, o tefsirin fevkalâde
iştiharı ve Dârü’l-Hikmet tarafından ekser müftülere gön-
derilen nüshalar, müteaddit ve maddî ve manevî inkılâp-
ların sarsıntılarından vikaye noktasında -çok emareler ve
müftülerin îtirafıyla- birer kal’a ve ekser müftülerin elle-
rinde birer elmas kılınç hükmüne geçmeleri tarihine te-
vafukla takdirkârâne bakar. Okunmayan iki
elif
sayılsa,
bin üç yüz kırk bir edip, Risale-i Nur’un mebde-i zuhuru-
na tam tamına tevafukla bakar.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam, ci-
fir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mebde-i zuhur:
ortaya çıkma,
meydana çıkmasının başlangıcı.
melfuz:
söylenmiş, söylenilen,
okunan.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nüsha:
birbirinin aynı olan suretle-
rin her biri.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sehiv:
hata, yanlışlık.
sehven:
yanlışlıkla, yanılarak, ha-
taen.
Sure-i İbrahim:
İbrahim suresi.
tab:
kitap basma.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar, izah-
lar.
takdirkârâne:
takdir edene yakı-
şır şekilde, takdir ederek.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakımından
izahı, açıklaması.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbiri-
ne denk gelme.
vikaye:
koruma, sahip çıkma.
zuhur:
ortaya çıkma.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
dair:
alakalı, ilgili.
Dârü’l-Hikmet:
Osmanlılarda
Şeyhülislamlık makamının bir
ismi.
ekser:
pek çok.
elmas:
çok değerli .
emare:
alâmet, belirti, nişan.
fatiha:
Kur’ân-ı Kerim’in birinci
suresi.
fevkalâde:
olağanüstü.
hükmüne:
yerine, değerine.
inkılâp:
değişme, dönüşüm,
köklü değişme.
işarat-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın
işaretleri.
işaret-i gaybiye:
gaypla ilgili
işaret; Hz. Peygamber, müçte-
hit imamlar tarafından gayba
ait verilen haberler, işaret yolu
ile yapılan açıklamalar.
iştihar:
meşhur olma, şöhret
bulma, tanınma.
kal’a:
büyük hisar.
maddî:
madde ile alakalı, cis-
manî.
makam:
değer.
1.
Elif, lâm râ. Bu bir kitap ki, insanları Rablerinin izniyle inkâr karanlıklarından imân nuruna
çıkaran, kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah’ın yoluna kavuştur-
man için sana indirdik. (İbrahim Suresi: 1.)
2.
Rablerinin izniyle nura...
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 161 |
B
İRİNCİ
Ş
UA
1...,151,152,153,154,155,156,157,158,159,160 162,163,164,165,166,167,168,169,170,171,...560
Powered by FlippingBook