risalet ve nübüvvetin her asırda veraset noktasında naib-
leri, vekilleri bulunmak kaidesiyle bir mana-i remzî cihe-
tinde vazife-i irsiyeti yapan
Risale-i Nur
’u, efradı içine hu-
susî bir iltifatla dâhil edip, lisan-ı Kur’ân olan Arabî olma-
yarak Türkçe olmasını takdir ediyor.
Evet, bunun makamı
m
?ƒo
°Sn
Q
’deki tenvin
¿
sayılmak ve
şeddeli
?
iki sayılsa ve şeddeli
…
bir sayılsa bin üç yüz elli
sekiz, her ikisi bir
Q
sayılsa bin üç yüz yirmi sekiz; şedde-
liler iki sayılsa, tenvin sayılmazsa, bin üç yüz on sekiz,
hem tenvin, hem şeddeliler sayılsa bin üç yüz altmış se-
kiz ederek,
Risale-i Nur
’un beş devresine ve beş vaziyeti-
ne remzen ve îmaen bakar.
BEŞİNCİ AYETTE
(1)
$G p
?És
jn
Ép
H r
ºo
gr
ôu
cn
Pn
h p
Qƒt
ædG n
‹p
G p
äÉn
ªo
?t
¶dG n
øp
e n
?n
er
ƒn
b r
êp
ôr
Nn
G r
¿n
G
(2)
$G p
?És
jn
Ép
H r
ºo
gr
ôu
cn
Pn
h p
Qƒt
ædG n
‹p
G
cümlesinde makam-ı cifrîsi,
şeddeliler birer sayılmak cihetinde bin üç yüz elli bir ede-
rek Risale-i Nur’un şimdilik beyanına iznim olmayan
ehemmiyetli vazifesinin ve bu evamir-i Kur’âniyeyi imti-
salinin tarihine tam tamına tevafuk-i cifrî ve muvafakat-i
maneviye karinesiyle ve kıssadan hisse almak münase-
bat-ı mefhumiye remziyle Risale-i Nur’a imaen bakar. Da-
ha yazılacak çok gaybî işaretler var; fakat izin verilmedi,
şimdilik kaldı.
* * *
san topluluğu.
kıssa:
anlatılan olay, hikaye.
lisan:
dil.
lisan-ı Kur’ân:
Kur’ân’ın dili.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam, ci-
fir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
mana-i remzî:
işaretlerle anlatıl-
mak istenen mana.
muvafakat-i manevîye:
manevî
uygunluk, denklik.
münasebat-ı mefhumiye:
kav-
ramların, manaların birbiriyle mü-
nasebetleri.
naip:
vekil, bir kimsenin yerini tu-
tan, işlerini yürüten kimse.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nübüvvet:
nebilik, peygamberlik,
Allah elçiliği.
peygamber:
Allah tarafından ha-
ber getirerek İlâhî emir ve yasak-
ları insanlara tebliğ eden elçi, nebi
.
remz:
işaret, gizli ve kapalı bir su-
rette ifade etme.
remzen:
remiz ile, işaret ederek,
işaretle.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
Sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki defa
okunması gereken bir harfin üzeri-
ne konulan ve o harfi iki defa oku-
tan işaret.
takdir:
beğenme, beğendiğini be-
lirtme .
tenvin:
Arapça bir kelimenin so-
nunu nun gibi okutmak üzere ko-
nulan işaret; kelimenin sonuna iki
üstün (en), iki esre.
tevafuk-ı cifrî:
cifirle ilgili tevafuk,
cifrî hesaba göre birbirine denklik,
uygunluk, münasebet.
vazife:
görev.
vazife-i irsiyet:
yapısında olan gö-
rev, var oluş görevi.
vaziyet:
durum.
veraset:
vârislik, mirasçısı olma.
Arabî:
Arap diline ait.
asr:
yüzyıl.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
azap:
günahlara karşı çekile-
cek ceza, eziyet, işkence.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
cihet:
yön.
dâhil:
girme, içinde olma.
devre:
dönem.
efrat:
fertler.
ehemmiyetli:
önemli.
evamir-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
emirleri.
gaybî:
gaybla ilgili, bilinme-
yenle ilgili.
hâk:
doğru, gerçek, hakikat .
hisse:
pay, nasip.
hususî:
özel.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü
çevirip bakma.
imaen:
ima yoluyla, ima ede-
rek, sezdirerek, işaretle.
imtisal:
emre tamamen uy-
ma, gerekeni yapma, alınan
emre boyun eğme .
kaide:
kural, esas, düstur.
karine:
işaret, ipucu, iz, delil.
kavim:
millet; aralarında dil,
âdet, örf, kültür birliği olan in-
1.
Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve Allah’ın geçmişteki nimet ve azap günlerini onlara ha-
tırlat. (İbrahim Suresi: 5.)
2.
Nura çıkar ve Allah’ın geçmişteki nîmet ve azap günlerini hatırlat. (İbrahim Suresi: 5.)
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 165 |
B
İRİNCİ
Ş
UA