Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 173

risaleyi okusun. Eğer, “Evet, lâyıktır” demezse, bana tuh
desin!
Evet, Kur’ân’ın aleyhinde bin seneden beri müntaki-
mâne hazırlanan dinsizlerin itirazlarını ve kâfir feylesofla-
rın teraküm edip şimdi yol bularak intişar eden şüphele-
rini ve Kur’ân’ın dehşetli darbelerinden intikam besleyen
muannit Yahudîlerin ve mağrur bir kısım Hristiyanların
hücumlarını def edip mukabele eden ve her asırda
Kur’ân’ın pek çok kahramanları ve manevî kal’aları var-
dı. Şimdi ihtiyaç bir-ikiden, yüze çıkmış; ve müdafiler yüz-
den, iki üçe inmiş.
Hem, hakaik-ı imaniyeyi ilm-i kelâmdan ve medrese-
den öğrenmek çok zamana muhtaç bulunduğundan, bu
zamanda o kapı dahi kapandı. Hem çabuk, hem herkes
anlayacak bir tarzda en derin hakikatleri talim eden Risa-
le-i Nur, elbette İmam-ı Ali Radıyallahü Anhın bu iltifatı-
na lâyıktır.
Hem İmam-ı Ali (ra) onuncu mertebe-i tadadında
onuncu sure olarak ve kıyamet ve Leyle-i Berata bakan
(1)
r
ân
ªp
µ`r
Mo
G r
ón
b Gv
ôp
°S Én
¡«/
a p
¿Én
Nt
ódG p
In
Qƒ°o
ùp
Hn
h
deyip, mana-i işa-
rîsiyle, “Onuncu Söz” namında ve mertebesinde olan
Haşir Risalesine işaretle beraber, o risalenin fevkalâde
ehemmiyetini ve gayet muhkem olduğunu ve o zamanın
dumanlı karanlıklarını izale eden bir Leyle-i Beratın bir
kandili hükmünde bulunmasına ve haşir ve kıyametin bir
alâmeti olan duhan, hem Leyle-i Beratın senevî olarak
rek, sezdirerek, işaretle.
intikam:
öç alma, kendisine, bu-
lunduğu topluluğa veya benimse-
ciği bir şeye karşı yapılan kötülüğe
karşılık verme.
intişar:
yayılma, yaygınlaşma,
neşrolunma.
itiraz:
kabul etmediğini belirtip
karşı çıkma.
izale:
giderme, ortadan kaldırma.
kafir:
Allah’ı ve İslâmiyet’i inkar
eden, dinsiz.
kal’a:
büyük hisar.
kandil:
lamba.
karine:
işaret, ipucu, iz, delil.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah ta-
rafından tayin edilen bir vakitte yı-
kılıp mahvolması.
Leyle-i Berat:
Berat Gecesi, Şaban
ayının 15. gecesi.
mağrur:
gururlu; kendini beğen-
miş, büyüklük taslayan.
mana-yı işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
medrese:
eski dönemde ders
okutulan düzenli öğretim kurulu-
şu.
mertebe:
derece, basamak.
mertebe-i tadat:
sayı mertebesi.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
muhkem:
sağlam, dayanıklı.
mukabele:
karşı gelme, karşı koy-
ma.
müdafi:
müdafaa eden, savunan,
koruyan, dayanan.
müntakimane:
intikam alırcasına,
öç alana yakışır şekilde.
nam:
ad.
radıyallahü anh:
Sahabe veya İs-
lâm büyüklerinin adı geçtiğinde
söylenilen “Allah ondan razı olsun”
manasında dua. Tek erkek için
söylenir.
remzen:
remiz ile, işaret ederek,
işaretle.
senevî:
senelik, yıllık.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
taksim-i umur:
işlerin bölünmesi.
talim:
ders verme, öğretme.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tefrik:
birbirinden ayırma, ayrı tut-
ma.
teraküm:
birikme, yığılma, toplan-
ma.
alâmet:
belirti, işaret, iz.
aleyh:
karşı, karşıt.
asr:
yüzyıl.
darbe:
vuruş, vurma, çarpma.
def:
mani olma, kovma, orta-
dan kaldırma.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
duhan:
duman.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
fevkalâde:
olağanüstü.
feylesof:
sapık fikirli, felsefe
ile uğraşan.
gayet:
son derece.
hakaik-ı imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek.
haşir:
kıyametten sonra bü-
tün insanların bir yere toplan-
maları, Allah’ın ölüleri diriltip
mahşere çıkarması.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bil-
gi, fayda.
hücûm:
saldırma.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
ilm-i kelâm:
kelâm ilmi, Ce-
nab-ı Hakkın zat ve sıfatların-
dan, nübüvvet, haşir, kader gi-
bi imana ait meselelerden İslâ-
mî esaslar dairesinde delil ve
bürhana dayalı olarak bahse-
den ilim.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü
çevirip bakma.
imaen:
ima yoluyla, ima ede-
1.
Ve içine muhkem sırlar yerleştirilen Duhan Suresinin hürmetine.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 173 |
S
EKİZİNCİ
Ş
UA
1...,163,164,165,166,167,168,169,170,171,172 174,175,176,177,178,179,180,181,182,183,...560
Powered by FlippingBook