olan bin üç yüz kırk altı adedi
Resaili’n-Nur
’un bin üç yüz
kırk altıda şifadarâne etrafa intişarının tarihine ve
mu’cizat-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm namında
olan risale-i harikanın zaman-ı telifine tam tamına teva-
fukudur. Şu tevafuk hem münasebet-i maneviyeyi teyit ve
onunla teeyyüt eder, hem remizden işaret derecesine çı-
karıyor.
On Yedinci Ayet:
(1)
o
âr
?s
cn
ƒn
J p
¬r
«n
?n
Y n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
dp
G n y
’ *G n
»p
Ñ°r
ùn
M r
?o
?n
a Gr
ƒs
dn
ƒn
J r
¿p
Én
a
’deki
(2)
o
âr
?s
cn
ƒn
J p
¬r
«n
?n
Y n
ƒo
g s
’p
G n
¬n
dp
G n
B ’ *G n
»p
Ñ°r
ùn
M r
?o
b
’nün makam-ı cifrî-
si, şeddeli
lâm
’lar birer
lâm
ve şeddeli
kâf
, bir
kâf
sayıl-
mak cihetiyle bin üç yüz yirmi dokuz ederek, Harb-i Umu-
minin başlangıcı zamanında
Resaili’n-Nur
’un başlangıcı
olan
İşaratü’l-İ’caz
tefsirinin tarih-i telifine tam tamına
tevafukla beraber, şeddeli kâf, iki kâf sayılmak cihetiyle
bin üç yüz kırk dokuz ederek Harb-i Umuminin verdiği
sarsıntılar zamanında
Resaili’n-Nur
’un
(3)
*G n
»p
Ñr
°ùn
M
diye-
rek ehl-i dünyadan hiçbir yerde himaye görmeden belki
tehacüme hedef olmakla beraber çekinmeyerek yalnız
başlarıyla müşkülât içinde envar-ı Kur’âniyeyi neşrettikleri
aynı tarihe tam tamına tevafuku ise, her cihetiyle ayn-ı
şuur olan âyâtta elbette tesadüfi olamaz. Belki bu gibi
ayetler, en müşkül zaman olan bu asra dahi hususi ba-
karlar ve o âyâtı kendilerine rehber ittihaz eden bir kısım
şakirtlerine hususi iltifat edip, iltifatlarıyla teşci ederler.
çevirip bakma.
intişarat:
yayılmalra, dağılmalar,
neşrolunmalar.
ittihaz:
edinme, alma, kabul etme.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam, ci-
fir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
Mu’cizat-ı Ahmediye:
Peygamber
Efendimizin (asm) gösterdiği
mu’cizeler. Risale-i Nur'da bir eser.
münasebet-i manevîye:
manevî
münasebet, yakınlık, irtibat.
müşkül:
güç, zor, çetin.
müşkülât:
müşkiller, güçlükler,
zorluklar.
nam:
ad.
neşr:
kitap basma, çıkarma; her-
kese duyurma, yayma.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delalet
eden işaret ve şekil.
risale-i harika:
harika risale, hari-
ka kitapçık.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki defa
okunması gereken bir harfin üzeri-
ne konulan ve o harfi iki defa oku-
tan işaret.
şifadarane:
şifa verircesine, şifalı
olarak.
tarih-i telif:
eserin yazılış tarihi.
teeyyüt:
doğru çıkma, gerçekleş-
me.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakımından
izahı, açıklaması.
tehacüm:
hücum etme, saldırma.
tesadüfî:
tesadüfle ilgili, rastgele,
tesadüf olarak.
teşci:
cesaret verme, cesaretlen-
dirme.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra, ölçü
ve münasebetler içerisinde birbiri-
ne denk gelme.
teyit:
kuvvetlendirme, sağlamlaş-
tırma.
zaman-ı telif:
yazılış zamanı.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selam onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
asr:
yüzyıl.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
ayn-ı şuur:
tam şuurluluk.
cihet:
yön.
ehl-i dünya:
dünyaya bağlı,
dünya adamı, ahireti düşün-
meyen.
envar-ı Kur’âniye:
Kur’ân nur-
ları, Kur’ân’ın saçtığı parıltılar,
ışıklar.
Harb-i Umumî:
genel harp,
dünya savaşı.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
hususî:
özel.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü
1.
Ey Peygamber, eğer insanlar senden yüz çevirirse, sen de ki: “Allah bana yeter. Ondan baş-
ka ibâdete layık hiçbir ilâh yoktur. Ben ona tevekkül ettim.” (Tevbe Suresi: 129.)
2.
De ki: “Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete layık hiçbir ilâh yoktur. Ben ona tevekkül et-
tim.” (Tevbe Sûresi: 129.)
3.
Allah bana yeter. (Tevbe Suresi: 129.)
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 135 |
B
İRİNCİ
Ş
UA