Onuncu ayet:
(1)
o
ABÉ°n
ûn
j r
øn
e n
án
ªr
µp
ër
dG ?p
JrD
ƒo
j
OnBirinci Ayet:
(2)
r
ºp
¡«
u
cn
õo
jn
h n
án
ªr
µp
ër
dGn
h n
ÜÉn
à`p
µ`r
dG o
ºo
¡o
ªu
?n
©o
jn
h
Onİkinci Ayet:
(3)
n
án
ªr
µp
ër
dGn
h n
ÜÉn
à`p
µr
dG o
ºo
µo
ªu
?n
©o
jn
h r
ºo
µ«`
u
cn
õo
jn
h
ayetleridir.
Meal-i icmalileri der ki:
“Kur’ân hikmet-i kudsiyeyi si-
ze bildiriyor, sizi manevî kirlerden temizlendiriyor.”
Bu üç ayetin küllî ve umumî manalarında
Risalei’n-Nur
kastî bir surette dâhil olduğuna iki kuvvetli emare var.
Birisi şudur ki:
Risalei’n-Nur’un müstesna bir has-
sası ism-i Hakem ve Hakîm’in mazharı olup, bütün safa-
hatında, mebahisinde nizam ve intizam-ı kâinatın âyine-
sinde ism-i Hakem ve Hakîm’in cilveleri olan hikmet-i
kudsiyeyi ve hikemiyat-ı Kur’âniyeyi ders veriyor. Mev-
zuu ve neticesi hikmet-i Kur’âniyedir.
İkinci emare:
Birinci ayet
, bin üç yüz yirmi iki
ederek, makam-ı ebcedî ile Risalei’n-Nur Müellifinin doğ-
rudan doğruya ulûm-i âliyeden (
n
¬«p
dy
G
) başını kaldırıp hik-
met-i Kur’âniyeye müteveccih olarak hadimü’l-Kur’ân va-
ziyetini aldığı tarihtir ki; bir sene sonra İstanbul’a gitmiş,
manevî mücahedesine başlamış.
İkinci ayet ise,
makam-ı cifrîsi bin üç yüz iki ederek,
Risale-i Nur Müellifinin Kur’ân dersini aldığı tarihe tam
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
âyine:
ayna.
cilve:
tecelli, görüntü.
dâhil:
girme, içinde olma.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
hadimü’l-Kur’ân:
Kur’ân hizmet-
kârı, Kur’ân’a hizmet eden.
hâssa:
bir kimseye has olan özel-
lik, nitelik veya tesir.
hikemiyat-ı Kur’âniye:
Kur’ân’da
geçen ibret verici hâdiseler.
hikmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’a
mahsus hikmet, Kur’ân’ın hikmeti.
hikmet-i kutsiye:
kusursuz ve ek-
siksiz hikmet.
intizam-ı kâinat:
kainattaki dü-
zen, sistem.
ism-i Hakem:
Cenab-ı Hakk’ın
haklı ile haksızı ayıran ve her işi
hikmete göre yapan anlamında is-
mi.
ism-i Hakîm:
Hakîm ismi; Cenab-ı
Hakkın hikmetle, faydaları takip
ederek iş gören manasındaki ismi.
kasdî:
bile bile yapılan.
küllî:
umumî, genel, bütün olan.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam, ci-
fir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
makam-ı ebcedî:
ebcetle ilgili ma-
kam, ebcedî mana, ebcedî hesap.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
mazhar:
nail olma, şereflenme,
İlâhî tecellilerin göründüğü yer ol-
ma.
meal-i icmalî:
kısaca anlam,
özet olarak anlam.
mebahis:
mebhaslar, bahis
olunanlar, konular.
mevzu:
konu.
mücahede:
savaşma, müca-
dele.
müellif:
eser telif eden, yazan.
müstesna:
benzerlerinden üs-
tün olan, seçkin, mümtaz.
müteveccih:
bir cihete dönen,
yönelen.
nizam:
düzen, düzgünlük; ka-
nun.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
safahat:
safhalar, devreler.
suret:
biçim, şekil, tarz.
ulûm-i âliye:
din ilimleri, din-
den bahseden tefsir, kıraat,
hadis, fıkıh, kelam gibi ilimler.
umumî:
genel.
vaziyet:
durum.
1.
Allah hikmeti dilediğine verir… (Bakara Suresi: 269.)
2.
Onlara Kitabını öğretecek, kâinatın yaratılış sırlarını ve gayesini bildirecek ve onları inkâr ve
isyan kirlerinden temizleyecek. (Bakara Suresi: 129.)
3.
Sizi inkâr ve günah kirlerinden temizler, size Kur'ân’ı, kâinatın gayesini ve sırlarını öğretir.
(Bakara Suresi: 151.)
B
İRİNCİ
Ş
UA
| 130 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ