Bu ayetteki esrarlı muvazene-i Kur’âniyeyi düşü-
nürken, Sure-i Hûd’daki
Gƒo
?n
°T n
øj/
òs
dGÉs
en
Én
a
fıkrasına karşı
(1)
p
ás
æn
ér
dG»p
Øn
a Gho
óp
©o
°S n
øj/
òs
dG És
en
Gn
h
’deki muvazene hatıra geldi
ve bildirdi ki: Nasıl ki bu ikinci ayet ve birinci fıkra
Risa-
le-i Nur’
un mesleğine, şakirtlerine tam tamına manen ve
cifirce bakıyor; öyle de,
(2)
l
?«/
¡n
°Tn
h l
Ò/
an
R Én
¡«/
a r
ºo
¡n
d p
QÉs
ædG »p
Øn
a Gƒo
?n
°T n
øj/
òs
dGÉs
en
Én
a
ayeti dahi,
Risale-i Nur
’un muarızlarına ve düşmanlarına
ve onların cereyanlarının mebdeine ve faaliyet devresine
ve müntehasına cifirle, tevafukle işaret eder. Şöyle ki:
(3)
r
ºp
¡p
gGn
ƒr
an
Ép
H $G n
Qƒo
f GoD
ƒp
Ør
£o
j r
¿n
G n
¿ho
ój/
ôo
j
gibi ayetlerin bahsin-
de Birinci Şuada yedi sekiz ayatın ehemmiyetle göster-
dikleri bin üç yüz on altı ve yedi tarihi –ki, Kur’ân’a karşı
olan su-i kastın mebdeidir–
Gƒo
?n
°T n
øj/
òs
dG És
en
Én
a
cifirce aynı
tarihi gösteriyor. Eğer şeddeli
mim
, iki
mim
sayılsa bin
üç yüz elli yedi, eğer şeddeli
lâm
, iki
lâm
sayılsa bin üç
yüz kırk yedi ki, bu asrın tâğiyâne faaliyet tarihidir. Her
iki şeddeli ikişer sayılsa bin üç yüz seksen yedi ki,
(4)
*G s
’p
G n
Ör
«n
¨r
dG o
ºn
?r
©n
j n
’
dehşetli bir cereyanın müntehası ta-
rihi olmak ihtimali var.
(5)
l
?«/
¡n
°Tn
h l
Ò/
an
R Én
¡«/
a r
ºo
¡n
d p
QÉs
ædG »p
Øn
a
ise
bin üç yüz almış bir, eğer
p
QÉs
ædG »p
Øn
a
’daki okunmayan
…
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
muarız:
muhalefet eden, karşı çı-
kan, muhalif.
muvazene:
mukayese, karşılaştır-
ma; ölçü, denge.
muvazene-i Kur’âniye:
Kur’ân
hakikatlerindeki ölçü, denge.
müntehâ:
bitiş, sona erme.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sualen:
soru sorarak.
su-i kast:
kötü kasıt, kötü niyet;
kötü kasıtla iş yapma, tuzak kur-
ma.
Sure-i Hud:
Hud suresi.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki defa
okunması gereken bir harfin üzeri-
ne konulan ve o harfi iki defa oku-
tan işaret.
tağîyane:
azgınca, azmışçasına, is-
yan ederek.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra, ölçü
ve münasebetler içerisinde birbiri-
ne denk gelme.
asır:
yüzyıl.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
cereyan:
akım, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
cifir:
harflere verilen sayı kıy-
meti ile geleceğe veya geçen
hâdiselere, ibarelerden tarih
veya isme dair işaretler çıkar-
mak ilmî.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
devre:
dönem.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
esrar:
sırlar, gizli hakikatler.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
ihtimal:
olabilirlik.
mebde:
başlangıç.
1.
Saidlere gelince, onlar da cennette kalacaklardır. (Hûd Suresi: 108.)
2.
Şakîlere gelince, cehennem ateşinde eşeğin anırması gibi nefes alıp verirler. (Hûd Suresi:
106.)
3.
Allah’ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. (Tevbe Suresi: 32.)
4.
Gaybı Allah’tan başka kimse bilemez.
5.
[Şakîlere gelince] Cehennem ateşinde eşeğin anırması gibi nefes alıp verirler. (Hûd Suresi:
106.)
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 125 |
B
İRİNCİ
Ş
UA