Muhakemat - page 53

Yedinci Mukaddeme
Mübalâğa ihtilâlcidir.
Şöyle ki:
Beşerin seciyelerindendir, telezzüz ettiği şeyde mey-
lü’t-tezeyyüt ve vasfettiği şeyde meylü’l-mücazefe ve hi-
kâye ettiği şeyde meylü’l-mübalâğa ile hayali hakikate
karıştırmaktır. Bu seciye-i seyyie ile iyilik etmek, fenalık
etmek demektir. Bilmediği hâlde tezyidinden noksan, ıs-
lahından fesat, medhinden zemm, tahsininden kubh te-
vellüt eder. zira, muvazenet ve tenasüpten naşi olan
hüsnü,
(1)
o
ôo
©r
°ûn
j n
’ o
år
«n
M r
øp
e
ihlâl eder. nasıl ki bir ilâcı is-
tihsan edip izdiyat etmek devayı dâ’e inkılâp etmektir.
öyle de, hiçbir vakit hak ona muhtaç olmayan mübalâ-
ğalı terğip ve terhip ile, gıybeti katle müsavi; veya ayak-
ta bevl etmek zina derecesinde göstermek; veya bir dir-
hemi tasadduk etmeyi hacca mukabil tutmak gibi muva-
zenesiz sözler, katl ve zinayı tahfif ve haccın kıymetini
tenzil ediyorlar.
Bu sırra binaen, vaiz hem hakîm, hem muhakemeli ol-
malıdır. evet, muvazenesiz vaizler, çok hakaik-ı neyyire-i
diniyenin hüsufuna sebep olmuşlardır. Meselâ, inşikak-ı
kamer olan mu’cize-i mütevatire-i bâhireyi, meylü’l-mü-
cazefe ile “arza nüzul ile peygamberin cebine girip çık-
mış” olan ilâve, o güneş-misal mu’cizeyi süha Yıldızı gi-
bi mahfî ve kamermisal olan bürhan-ı nübüvveti münha-
sıf ettiği gibi, münkirlerinin bahanelerine kapılar açtı.
MuhakeMat | 53 |
u
nsuru
l
-H
akikaT
ma, artma.
kamermisal:
Ay gibi.
katil:
öldürme.
kubuh:
çirkinlik.
mahfî:
Gizli, saklı.
medih:
övmek.
meylü’l-mübalâ€a:
mübala€a
meyli, bir şeyi çok büyük veya
çok küçük gösterme arzusu.
meylü’l-mücazefe:
aldatma
meyli, aldatma iste€i.
meylü’t-tezeyyüt:
ziyadeleştir-
me meyli, ço€altma arzusu, iste-
€i.
mu’cize-i mütevatire-i bâhire:
çok kimsenin nakletti€i ve do€ru-
lu€unu tasdik etti€i apaçık muci-
ze.
muhakeme:
akıl yürütüp do€ru
netice elde edebilme, tartma, de-
€erlendirme, yargılama.
mukabil:
karşılık.
muvazene:
denge.
mübalâ€a:
bir şeyi tarif ve tasvir
ederken ya oldu€undan fazla ya
da eksik gösterme, abartma sa-
natı.
münhasif:
sönük kalan, gölgede
kalmış.
münkir:
Allah’ın varlı€ını kabul
ve tasdik etmeyen, imansız, din-
siz.
müsavi:
eşit.
naşi:
dolayı, ötürü, sebebiyle.
nüzul:
inme, iniş, gökten dünya-
ya geliş.
seciye:
karakter, huy, tabiat.
seciye-i seyyie:
kötü huy, karak-
ter.
sır:
gizli hakikat.
Süha:
Büyükayı yıldız kümesinin
en küçük yıldızı.
tahfif:
hafifletme, yükünü azalt-
ma.
tahsin:
be€enme, güzel bulma.
tasadduk:
sadaka verme, sadaka
olarak verme.
telezzüz:
lezzet, tad alma, hoşa
gitme.
tenâsüb:
uyma, uygunluk, birbiri-
ni tutma.
tenzil:
kıymetten düşürme, de-
€erini indirme.
tergip:
ra€bet verme, isteklendir-
me.
terhip:
korkutma, sakındırma.
tevellüt:
do€ma, do€um.
tezyit:
arttırma, ço€altma.
vaiz:
vaaz eden, ibadet yerlerin-
de dinin emir ve yasaklarını anla-
tarak nasihat eden din görevlisi.
vasıf:
bir şahıs veya nesnenin du-
rumunu anlatarak tarif etme.
zem:
yerme, kınama, ayıplama.
arz:
yer, dünya.
Beşer:
insan, insanlık.
bevl:
idrar yapma.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
bürhan-ı nübüvvet:
pey-
gamberlik delilleri, peygam-
berli€inin hak oldu€unu ispat
eden delil.
dâ’:
hastalık, dert.
üneş-misal:
güneş gibi.
hak:
do€ruluk, gerçek, haki-
kat.
hakaik-ı neyyire-i diniye:
di-
nin parlak, nurlu hakikatleri.
hakikat:
gerçek.
hakîm:
hikmet sahibi, çok bil-
gili, bilge.
husûf:
tutulma, bir şeyin ışı-
€ının kararıp gitmesi.
hüsün:
güzellik.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyi-
leştirme, düzeltme.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
ihtilâl:
bozulma, karışıklık, in-
tizamsızlık.
inkılâp:
de€işme, dönüşme.
inşikak-ı kamer:
Ay’ın ikiye
bölünmesi, Ay’ın yarılması;
Hz. Peygamberin müşriklere
karşı göstermiş oldu€u Ay’ın
yarılıp ikiye ayrılma mu’cize-
si.
istihsan:
güzel bulma, be€en-
me.
izdiyat:
ziyadeleşme, ço€al-
1.
Bilinmez bir şekilde.
1...,43,44,45,46,47,48,49,50,51,52 54,55,56,57,58,59,60,61,62,63,...332
Powered by FlippingBook