Muhakemat - page 52

meleke-i rasihasına böyle zayıf noktaları bahane tutmak,
şüpheleri iras etmek insafsızlıktır.
İşte, asıl hakaik-ı tefsir ve şeriat meydandadır; yıldızlar
gibi parlıyor. o hakaikteki vuzuh ve kuvvettir, benim gi-
bi bir acize cesaret veriyor.
Ben de dava ederim: tefsirin ve şeriatın ne kadar ha-
kaik-ı esasiyesi varsa, birer birer nazar-ı tetkika getirilse,
görülür ki; hakikatten çıkıp, hikmet ile tartılıp, hak ola-
rak hakka munsariftir. ne kadar şüpheli noktalar varsa,
umumen cerbezeli zihinlerden çıkıp sonra da onlara ka-
rışmış. kimin asl-ı hakikatlerine bir şüphesi varsa, işte
meydan, kendini izhar etsin!
®
u
nsuru
l
-H
akikaT
| 52 | MuhakeMat
âciz:
zayıf, güçsüz.
asl-ı hakikat:
hakikatin, ger-
çe€in aslı.
cerbeze:
haksız yere aldatıcı
sözlerle karşı tarafı iknaya ça-
lışmak, demogoji.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
hak:
do€ruluk, gerçek, haki-
kat.
hakaik:
hakikatler, do€rular,
gerçekler.
hakaik-ı esasiye:
hakikatın
aslı, özü; asıl gerçekler.
hakaik-ı tefsir:
tefsir hakikat-
leri, Kur’ân-ı Kerîm’in anlamı-
nı açıklamaya yönelik ger-
çekler.
hakikat:
gerçek, do€ruluk;
görülen bir şeyin aslı, esası.
hikmet:
‹lahî gaye, yüksek
bilgi, fayda.
îrâs:
verme, verilme, sebep
olma.
izhar:
gösterme, açı€a vurma.
meleke-i rasiha:
sa€lam ve
kuvvetli olan meleke.
munsarif:
dönen, yüzünü çe-
viren.
nazar-ı tetkik:
araştırma gö-
züyle inceleme.
şeriat:
Allah tarafından pey-
gamber vasıtasıyla bildirilen,
‹lâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı, açıklaması.
umumen:
umumî olarak, bü-
tün olarak.
vuzuh:
kolay anlaşılırlık, ifade
açıklı€ı.
1...,42,43,44,45,46,47,48,49,50,51 53,54,55,56,57,58,59,60,61,62,...332
Powered by FlippingBook