Muhakemat - page 138

öyle de, mehasinine işaret ve istiğnasına remz ve te-
ellüm-i firaka ima ve şevke tasrih ve taleb-i visale telvih
ve terahhumunu celp eden hüsnüne tansis etmekle be-
raber, hissiyatını tahrik eden hey’et-i etvarıyla çok haya-
lât-ı rakikayı göstermişlerdir.
iŞarET
Nasıl bir hükûmetin intizamında her memura istidadı
nispetinde, vazife derecesinde, hizmet miktarınca ücret
vermek lâzımdır. Öyle de, böyle meratib-i mütefaviteden
ihtilât eden manalar ise, garaz-ı küllî olan mesuk-i lehü’l-
kelâmın merkezine kurbiyet nispetinde ve maksuda hiz-
met derecesinde her birine inayet ve ihtimamda hisse ve
nasiplerini taksim-i âdil ile tefrik etmek gerektir. Tâ ki, o
muadeletle intizam ve o intizamdan tenasüp ve o tenasüp-
ten hüsn-i vifak ve o hüsn-i vifaktan hüsn-i muaşeret ve o
hüsn-i muaşeretten kelâmın kemaline bir mizanü’t-ta’dil
çıkabilsin. Yoksa vazifesi hizmetkârlık ve tabiatı çocukluk
olanlar, büyük rütbeye girmekle tekebbür eder. Tekebbür
etmekle tenasübünü bozup muaşereti teşviş eder.
Demek kuyudat-ı kelâmın istidatlarını nazara almak
gerektir. Evet, her şeyi istidadı nispetinde terfi’ etmek lâ-
zımdır. Zira görünüyor ki, göz, burun gibi bir aza ne ka-
dar güzel olursa, hatta altından olursa, haddinden büyük
olduğu hâlde sureti çirkin eder.
Tembih
Nasıl bazen en küçük bir nefer, bir hizmete, meselâ düş-
man ordusuna keşf-i râze gider, müşir gidemez. Veyahut
aza:
organlar, uzuvlar.
celp:
çekme, kendine çekme.
garaz-ı küllî:
bütüne yönelik ga-
ye.
hayalât-ı rakika:
merhamet ve
şefkat dolu hayaller.
heyet-i etvar:
birlik oluşturan ta-
vırların toplamı.
hisse:
pay, nasip.
hissiyat:
hisler, duygular.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
hüsn-i muaşeret:
bir arada yaşa-
manın güzelli€i.
hüsn-i vifak:
uygunluk ve anlaş-
madan meydana gelen güzellik.
hüsün:
güzellik.
ihtilât:
karışma.
ihtimam:
dikkat ve özen göster-
me.
ima:
işaretle anlatma, üstü kapalı
ifade etme.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
intizam:
düzenlilik, düzgünlük.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
isti€na:
aza kanaat etme, olanla
yetinme, gönül toklu€u, tok göz-
lülük.
kelâm:
söz.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
keşf-i râz:
sır toplama, casusluk
etme.
kurbiyet:
yakınlık, yakın olma,
yakınlık kazanma.
kuyudat-ı kelâm:
kelâmın kayıt-
ları, sözün kayıtları.
maksut:
kast edilen şey, gaye.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
meratib-i mütefavite:
birbirin-
den farklı mertebeler, çeşitli mer-
tebeler.
meselâ:
örne€in.
mesuk-i lehü’l-kelâm:
sözün
söylenme maksadı.
mizanü’t-ta’dil:
adalet terazisi;
adaletli olma ölçüsü.
u
nsuru
l
-B
elâgaT
| 138 | MuhakeMat
muadelet:
eşitlik, muadillik.
muaşeret:
birlikte yaşayıp iyi
geçinme, adab-ı muaşeret,
görgü.
müşir:
en yüksek askerî de-
rece, mareşal.
nasip:
hisse, pay, kısmet.
nazar:
bakış, dikkat.
nefer:
asker, er.
nispet:
oran, ölçü.
remiz:
işaret, gizli ve kapalı
bir surette ifade etme.
suret:
biçim, görünüş.
şevk:
şiddetli arzu, istek; ke-
yif, neşe.
tabiat:
yaratılış, karakter, se-
ciye.
tahrik:
hareket ettirme, hare-
kete geçirme.
taksim-i âdil:
adaletli paylaş-
tırma.
taleb-i visal:
kavuşma iste€i.
tansis etmek:
tetkikten son-
ra karar vermek, inceden in-
ceye araştırmak ve delille
ispatlamak.
tasrih:
açıkça ifade ederek
şüphe ve tereddütleri silme.
teellüm-i firak:
ayrılıktan ge-
len elem.
tefrik:
birbirinden ayırma, ay-
rı tutma.
tekebbür:
kibirlenme, bü-
yüklük satma.
telvih:
söz arasında manalı
söz söyleme.
tembih:
hatırlatma, ihtar.
tenasüp:
uyma, uygunluk,
birbirini tutma.
terahhum:
merhamet etme,
acıma.
terfi:
yükseltme.
teşviş:
karıştırma, karmakarı-
şık etme.
vazife:
görev.
1...,128,129,130,131,132,133,134,135,136,137 139,140,141,142,143,144,145,146,147,148,...332
Powered by FlippingBook