Muhakemat - page 135

Altıncı Mesele
Kelâmın semeratı ise, tabakat-ı muhtelifede, suver-i
müteaddidede teşekkül eden maanidir.
Şöyle:
kimyaya aşina olanlara malûmdur; bir maddeyi, me-
selâ altın gibi bir unsuru, istihsal edildiği vakit, makine
veya fabrika ile, müteaddit borularla, muhtelif teressüba-
tıyla, mütenevvi teşekkülât ile, tabakat-ı mütefavitede ge-
çer; en nihayet, ondan bir kısım tahassul eder.
kelâm denilen maani-i mütefavitenin fotoğrafıyla alın-
mış muhtasar bir haritanın istiap ettiği gibi, mefahim-i
mütefavitenin suret-i teşekkülü budur ki:
tesirat-ı hariciyeden kalbin bir kısım ihtisasatı ihtizaza
gelmekle müyulât tevellüt eder. ondan hevaî manalar, bir
derece aklın nazarına ilişmekle, aklı kendine müteveccih
eder. sonra o buhar hâlindeki mana, bir kısmı tekâsüf et-
mekle, temayülât ve tasavvuratın bir kısmı muallâk kalıp,
bir kısım dahi takattur ettiğinden, akıl ona rağbet göste-
rir. sonra, mayi hâlindeki kısımdan bir kısım tasallüp ve
tahassul ettiğinden, akıl onu kelâm içine alıyor. sonra, o
mütesallibden bir resm-i mahsus ile temessül ve tecelli et-
tiğinden, akıl, onun kametine göre bir kelâm-ı mahsus ile
onu gösterir.
demek, müteşahhıs olanı kelâmın suret-i mahsusası
içine alıyor. Ve tasallüp etmeyeni fehvanın eline verir.
MuhakeMat | 135 |
u
nsuru
l
-B
elâgaT
mesele:
önemli konu.
muallâk:
bir yere dayanmadan
havada, boşta, boşlukta duran.
muhtasar:
kısaltılmış, özet.
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
mütenevvi:
çeşit çeşit.
mütesallib:
katılaşmış, sertleş-
miş.
müteşahhıs:
şahıslanan, gözle
görünür hâle gelen.
müteveccih:
bir cihete dönen,
yönelen.
müyulât:
meyiller.
nazar:
bakış, dikkat.
nihayet:
en sonunda.
resm-i mahsus:
özel bir resim.
semerat:
semereler, meyveler.
suret-i mahsusa:
özel, hususî
tarz.
suret-i teşekkül:
meydana gel-
me sureti.
suver-i müteaddide:
türlü türlü
suretler, şekiller.
tabakat-ı muhtelife:
çeşitli taba-
kalar.
tabakat-ı mütefavite:
birbirin-
den farklı tabakalar, basamaklar.
tahassul:
hasıl olma, sonuç ola-
rak çıkma.
takattur:
damlama, damla damla
akma.
tasallüp:
sertleşme, katılaşma.
tasavvurat:
tasavvurlar.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tekâsüf:
kesifleşme, yo€unlaşma,
sıklaşma, koyulaşma.
temâyülât:
meyiller, e€ilimler.
temessül:
bir şekil ve surete gir-
me, cisimlenme.
teressübat:
dibe çökmeler, çö-
kelmeler.
tesirat-ı hariciye:
dıştan gelen
etkiler, dış tesirler.
teşekkül:
kurulma, oluşma, şekil-
lenme.
teşekkülât:
teşekküller, oluşum-
lar , meydana gelişler.
tevellüt:
do€ma, do€um.
unsur:
madde, esas, kök.
aşina:
bildik, tanıdık.
fehva:
mana, anlam, mef-
hum, kavram.
hevaî:
başıboş, başıbozuk;
yanlış olan.
ihtisasat:
duymalar, algıla-
malar.
ihtizaz:
titreme, harekete ge-
çirme.
istiap:
içine alma, içine sı€dır-
ma, kapsama.
istihsal:
hasıl etme, meydana
getirme, elde etme, üretme.
kamet:
boy, endam.
kelâm:
söz.
kelâm-ı mahsus:
başkaları-
nın anlamadı€ı kelâm, kendi-
ne has söz.
maani:
manalar, anlamlar.
maani-i mütefavite:
farklı
farklı manalar.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mayi:
su gibi akan, su hâlinde
bulunan şey, sıvı.
mefahim-i mütefavite:
farklı
farklı anlayışlar.
meselâ:
örne€in.
1...,125,126,127,128,129,130,131,132,133,134 136,137,138,139,140,141,142,143,144,145,...332
Powered by FlippingBook