mükemmeliyetini tasrih eder. Şuunatın mükemmeliyeti
dahi, o nakkaşın mükemmeliyet-i zatına delâlet eder.
kezalik, kâinatta görünen âsârın kemali, hadsî bir mü-
şahede ile, ef’alin mükemmeliyetine, ef’alin kemali de
failin kemal-i esmasına, esmanın kemali sıfâtın kemali-
ne, sıfâtın kemali şuunat-ı zatiyenin kemaline, şuunatın
kemali zat-ı zülcelâl’in kemaline delâlet eder.
®
Mesnevî-i nuriye | 37 |
l
em
’
alar
asar:
eserler.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
ef’al:
fiiller, işler.
esma:
adlar, isimler.
fail:
fiili işleyen, yapan, tesir
eden.
hadsî:
sezgiye dayalı.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kemal:
olgunluk, mükemmel-
lik, kusursuz, tam ve eksiksiz
olma.
kemal-i esma:
isimlerin mü-
kemmelliği.
kezalik:
keza, bu da öyle,
böylece.
mükemmeliyet:
mükemmel-
lik, kusursuzluk, eksiksizlik.
mükemmeliyet-i zat:
zatın
mükemmelliği, kişinin kendi-
sinin mükemmelliği.
müşahede:
gözlem.
nakkaş:
nakış işi yapan, nakış
işleyen kimse.
sıfât:
vasıflar, nitelikler.
şuunat:
şuunlar, keyfiyetler,
hâller; işler.
şuunat-ı zatiye:
Allah’ın zatı-
na has işleri ve emir dairesine
ait kanunları.
tasrih:
açıkça ifade ederek
şüphe ve tereddütleri silme.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük ve haşmet sahibi olan zat,
Allah.