Mesnevi-i Nuriye - page 40

kelime-i mübareke, meşrepleri, meslekleri, an’aneleri
mütehalif, mütebayin insanların ağızlarında Mevlevîler
gibi semavî deveran ve cevelân ediyor.
Binaenaleyh, gayr-i mütenahi şahitlerin tasdikiyle hak
ve hakkaniyeti tahakkuk eden bir davaya, hiçbir vehmin
haddi değildir ki, ona dest-i itirazı uzatabilsin.
İkinci Reşha
Arkadaş!
tevhidi ispat ve nev-i beşeri irşat eden o nuranî bür-
han, biri sağında, diğeri solunda, biri mütevatir, diğeri
mecma-ı aleyh bulunan nübüvvet ve velâyetle müceh-
hezdir. Ve aynı zamanda, “irhasat” denilen kable’n-nü-
büvvet kendisinden zuhur eden harika hâllerin rumuza-
tıyla ve kütüb-i semaviyenin beşaratıyla ve “hevatif” de-
nilen gayptan verilen tebşirat-ı müteaddide ile musad-
daktır.
Ve keza, o bürhan-ı nuranîden zuhur eden inşikak-ı ka-
mer, parmaklarından fışkıran sular, ağaçların onun dave-
tine icabetleri, duasının akabinde yağmurun nüzulü, pek
az bir yemekten çokların yiyip doymaları ve kurt, ceylân,
deve, taş ve sairenin konuşmaları gibi mu’cizelerinin
delâlet ve şahadetiyle, tasdik edilmiş bir zattır (
AsM
).
akabinde:
arkası sıra, peşi sıra,
peşinden.
an’ane:
âdet, örf, gelenek, nesil-
den nesile aktarılagelen şeyler.
beşarat:
beşaretler, müjdeler.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
bürhan-ı nuranî:
nurlu delil, par-
lak delil.
cevelân:
dolaşma, dolanma, ge-
zinme.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
dest-i itiraz:
itiraz eli.
deveran:
dönme, dönüp dolaşma.
gayp:
gizli olan, görünmeyen şey-
ler ve âlemler.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, sonu ol-
mayan, nihayetsiz.
had:
sahip olunan makam sınırı;
seviye; yetki.
hakkaniyet:
hak ve adalete uy-
gunluk, hak ve doğruluktan ayrıl-
mama.
hevatif:
hatifler, gayptan işitilen
sesler.
icabet:
davete gitme, davete uy-
ma.
inşikak-ı kamer:
ayın ikiye bölün-
mesi, ayın yarılması; Hz. Peygam-
berin müşriklere karşı göstermiş
olduğu ayın yarılıp ikiye ayrılma
mu’cizesi.
irhasat:
Hz. Muhammed’in (asm)
peygamberliğinden evvel meyda-
na gelen ve peygamber olacağına
işaret eden harika hâller, belirtiler.
irşat:
doğru yolu gösterme, gaflet-
ten uyandırma.
kable’n-nübüvvet:
peygamberlik
öncesi, peygamberlik verilmeden
önce.
kelime-i mübareke:
mübarek
söz, hayırlı söz.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kütüb-i semaviye:
semavî kitap-
lar, vahye dayanan, Allah’ın gön-
derdiği kutsal kitaplar; Tevrat, Ze-
bur, İncil ve Kur’ân-ı Kerîm.
mecma-ı aleyh:
hakkında birleşi-
len ve bir görüşte toplanılan şey.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı, tavır,
tutum, meslek.
Mevlevî:
Mevlevîlik tarikatine
mensup kimse.
musaddak:
tasdik edilmiş, doğru-
r
eşhalar
| 40 | Mesnevî-i nuriye
lanmış, doğruluğu kabul edil-
miş.
mücehhez:
teçhiz edilmiş, ci-
hazlandırılmış, donatılmış.
mütebayin:
birbirine uyma-
yan, uyuşmaz, muhalif, zıt, ak-
si.
mütehalif:
birbirine uymayan,
değişken.
mütevatir:
yalan söylemekte
birleşmeleri aklın kabul etme-
yeceği bir topluluğun verdiği
haber.
nev-i beşer:
insanoğlu, insan-
lar.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak,
münevver.
nübüvvet:
nebîlik, peygam-
berlik, Allah elçiliği.
nüzul:
inme, iniş, gökten dün-
yaya geliş.
reşha:
sızıntı, damla.
rumuzat:
rumuzlar, işaretler.
semavî:
dinî, Allah tarafından
gelen.
şahadet:
şahit olma, şahitlik;
açık alâmet, işaret.
tahakkuk:
gerçekleşme, ke-
sinleşme.
tasdik:
bir şeyin veya kimse-
nin doğruluğuna kesin olarak
hükmetme.
tebşirat-ı müteaddide:
pek
çok müjdeler.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, birleme.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve
esassız düşünce.
velâyet:
velîlik, ermişlik, Allah
dostluğu.
vesaire:
ve başkaları, bunun
gibileri.
zat:
kişi, şahıs.
zuhur:
görünme, belli olma,
ortaya çıkma.
1...,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39 41,42,43,44,45,46,47,48,49,50,...528
Powered by FlippingBook