Mesnevi-i Nuriye - page 31

nispetinde yapılan sevkiyatta büyük bir intizam vardır. İş-
te bu umumî rızık hakkında görünen geniş ve muntazam
rahmet ve inayetler, ancak her şeyin mürebbîsi ve her
şeyin müdebbiri ve her şey yed-i teshirinde bulunan bir
zatın hatem-i hassı olabilir.
Dokuzuncu Lem’a
Bakınız, âlem-i arz ve bütün cüz’iyat üstünde hatem-i
ehadiyet bulunduğu gibi, dağınık neviler ve muhit unsur-
lar üstünde de aynen o hatem-i ehadiyet bulunur.
evet, bir tarlaya tohum ekilmesinden anlaşılıyor ki, o
tarla tohum sahibinin mülküdür. Ve o tohum da, o tarla
sahibinin malıdır. Yani, o buna, bu da ona şahadet edi-
yorlar.
kezalik, kâinattaki masnuat, tohum gibidir. Âlem ve
anasır da tarla gibidir. Her iki tarafın lisan-ı hâlleriyle et-
tikleri şahadete göre, masnuatıyla âlem-i anasır, yani to-
hum ile tarla ve muhit ile muhat, hep bir sâni-i Vahid’in
yed-i tasarrufundadır. demek edna bir mahlûka yapılan
tasarruf-i hakikî ve zayıf bir mevcuda edilen tevcih-i
rububiyet, âlem ve anasır kabza-i tasarrufunda bulunan
zata mahsus olduğu gibi, herhangi bir unsurun da tedvir
ve tedbiri, bütün hayvanat ve nebatatı kabza-i rububiye-
tinde tutup terbiye eden aynen o zata mahsustur. İşte,
hatem-i tevhid dediğimiz budur.
eğer bir şeye temellük etmeye niyetin varsa, meydana
çık, kendini tecrübe et, bak ne söylüyorlar: en cüz’î bir
Mesnevî-i nuriye | 31 |
l
em
alar
muhit:
ihata eden, etrafını çevi-
ren, kuşatan, saran.
muntazam:
nizamlı, intizamlı, dü-
zenli ve düzgün biçimde.
müdebbir:
tedbir alan, her işi ön-
ceden düşünüp ona göre ayarla-
yan, plânla idare eden.
mürebbî:
terbiye eden, terbiye
veren, yetiştiren.
nebatat:
bitkiler.
nevi:
çeşit, tür.
nispet:
oran, ölçü.
rahmet:
şefkat, merhamet, bağış-
lama ve esirgeyicilik.
rızık:
yiyecek, içecek şey, azık.
sâni-i vahit:
bir olan ve her şeyi
sanatla yaratan Allah.
sevkiyat:
sevk işi, gönderme işi.
şahadet:
şahit olma, şahitlik; açık
alâmet, işaret.
tasarruf-i hakikî:
her şeyin üze-
rinde gerçek tasarruf sahibi olan
ve onu istediği gibi idare eden.
tedbir:
idare etme, çekip çevirme.
tedvir:
çekip çevirme, idare etme.
temellük:
sahiplenme, kendine
mal etme.
terbiye:
besleyip büyütme, yetiş-
tirme.
tevcih-i rububiyet:
terbiye, sevk
ve idare ediciliğin yönelmesi.
umumî:
herkesle ilgili, genel.
unsur:
madde, esas, kök.
yed-i tasarruf:
tasarruf eli, sahip
olma, sahiplik.
yed-i teshir:
boyun eğdiren, itaat
ettiren el.
zat:
azamet ve ululuk sahibi olan.
âlem:
dünya, cihan; bütün ya-
ratılmışlar.
âlem-i anasır:
unsurlar âlemi.
(toprak, hava, su, ateş).
âlem-i arz:
dünya âlemi.
anasır:
unsurlar, esaslar.
cüz’î:
küçük, az; bütüne ait ol-
mayan, özel.
cüz’iyat:
parçaya ait olan şey-
ler.
edna:
en açağı, en basit, en
küçük.
hatem-i ehadiyet:
ehadiyet
mührü, Allah’ın birliğini göste-
ren mühür.
hatem-i has:
has, özel mühür.
hatem-i tevhid:
birlik mührü,
Allah’ın bir olduğunu gösteren
mühür.
hayvanat:
hayvanlar.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
intizam:
düzenlilik, düzgün-
lük.
kabza-i rububiyet:
Cenab-ı
Hakkın terbiye, sevk ve idare
elli.
kabza-i tasarruf:
idare eli, ta-
sarrufu altında olma.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kezalik:
keza, bu da öyle,
böylece.
lem’a:
parıltı.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin
duruşu ve görünüşü ile bir
mana ifade etmesi.
mahlûk:
yaratık, Allah tarafın-
dan yaratılmış olan.
mahsus:
bir şeye veya kişiye
has olan.
masnuat:
sanatla yapılmış
şeyler.
muhat:
ihata edilmiş, kuşatıl-
mış, etrafı çevrilmiş.
1...,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30 32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,...528
Powered by FlippingBook