Mesnevi-i Nuriye - page 24

nüvede pek çok âlemlerin örneklerini derç etmiştir. san-
ki, o zîhayat gayet hakîmâne muayyen nizamlarla bütün
vücutlardan sağılmış bir katre veya bir noktadır. Bu iti-
barla, bir zîhayatı halk etmek, bütün kâinatı yed-i tasar-
rufuna alan Cenab-ı Hak’tan maada hiçbir şeye isnat
edilemez.
evet, aklı bozulmayan bir şahıs, teemmülü neticesinde
anlar ki, meselâ bal arısını pek çok şeylere fihriste yapan
ve kitab-ı kâinatın ekser mesailini insanın mahiyetinde
yazan ve incir nüvesinde incir ağacının programını derç
eden ve insanın kalbini binlerce âlemlere örnek ve pen-
cere yapan ve beşerin kuvve-i hafızasında tarih-i hayatı-
nı taallûkatıyla beraber yazan, ancak ve ancak her şeyi
yaratan Hâlık olabilir. Ve böyle bir tasarruf, yalnız ve yal-
nız rabbülâlemîn’e mahsus bir hatemdir.
Üçüncü Lem’a
Cenab-ı Hakkın canlı mahlûkata bastığı hayat hatemi-
nin gayr-i mütenahi nakış ve keyfiyetlerinden bir numu-
neyi göstereceğiz. Şöyle ki:
nasıl ki suyun katrelerinden, şişenin parçalarından
tut, seyyar yıldızlara kadar şeffaf veya şeffaf gibi her şey-
de şemsin cilvelerinden şemse mahsus bir turra, bir cilve
bulunur.
kezalik, Şems-i ezelî’nin de bütün canlı mahlûkatta
“ihya ve nefh-i hayat” cihetiyle bir tecelli-i ehadiyeti var-
dır ki, bütün esbap iktidar ve ihtiyâr sahibi oldukları farz
âlem:
varlık sınıflarından her biri.
beşer:
insan, insanlık.
Cenab-ı Hak:
Allah; doğru, gerçek,
Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve
azamet sahibi yüce Allah.
cihet:
yön.
cilve:
tecelli, görüntü.
derç:
sokma, içine alma.
ekser:
pek çok.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
farz:
bir netice elde etmek için
gerçek olarak kabul edilen bir tah-
minde bulunma.
fihriste:
katalog, liste.
gayet:
son derece.
gayr-ı mütenahi:
sonsuz, sonu ol-
mayan, nihayetsiz.
hakîmâne:
hikmetli bir şekilde.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şeyi
yoktan var eden, yaratıcı; Allah.
halk:
yaratma, yaratış.
hatem:
mühür, damga.
ihtiyâr:
irade, tercih; kendi istek
ve arzularına göre hareket etme.
ihya:
canlandırma, diriltme, hayat
verme.
iktidar:
güç yetme, bir işi gerçek-
leştirmek için gereken kuvvet.
isnat:
dayandırma, mal etme, bir
şeyi bir kimseye ait gösterme.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
katre:
damla.
keyfiyet:
bir şeyin nasıl olduğu,
hâl, durum, iç yüz.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce.
kitab-ı kâinat:
kâinat kitabı.
kuvve-i hafıza:
hafıza gücü.
lem’a:
parıltı.
maada:
başka, gayri, -den başka.
l
em
alar
| 24 | Mesnevî-i nuriye
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
tabiatı, niteliği.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah ta-
rafından yaratılanlar.
mahsus:
bir şeye veya kişiye
has olan.
mesail:
meseleler.
meselâ:
örneğin.
muayyen:
tayin edilmiş, belli,
belirli.
nakış:
işleme, süsleme.
nefh-i hayat:
hayat üflemek.
nizam:
düzen, düzgünlük; ka-
nun.
numune:
örnek.
nüve:
çekirdek.
rabbülâlemîn:
âlemlerin Rab-
bi, bütün âlemleri idare ve ter-
biye eden Allah.
seyyar:
bir yerde durmayan
yer değiştiren gök cismi.
şeffaf:
saydam.
şems:
güneş.
Şems-i ezelî:
ezelî güneş; var-
lığının başlangıcı olmayan ve
her şeyi nurlandıran Cenab-ı
Hak.
taallûkat:
ilgiler, ilişkiler.
tarih -i hayat:
hayat tarihi.
tasarruf:
bir şeyin sahibi olup
idare etme, mülkünü istediği
gibi kullanma.
tecelli-i ehadiyet:
ehadiyet
tecellisi, teklik, bir olmaklık te-
cellisi; Cenab-ı Hakkın her bir
şeyde bütün isimleriyle olan
tecellisi; denizin her bir dam-
lasında güneşin bütün sıfat ve
isimleriyle aksetmesi gibi.
teemmül:
inceden inceye, et-
raflıca düşünme.
turra:
mühür, damga, tuğra.
yed-i tasarruf:
tasarruf eli, sa-
hib olma, sahiplik.
zîhayat:
hayat sahibi.
1...,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23 25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,...528
Powered by FlippingBook