Âdeta, ders aldığı Amme Cüz’ünü bir tek şekerlemeye sa-
tan havaî bir çocuk gibi, elmas kıymetinde bulunan hase-
natını, hissini okşamak için ve hevasını memnun etmek
için ve hevesini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam
parçaları hükmündeki lezzetlere, enaniyetlere vesile edip,
kârlı işlerde hasaret eder.
(1)
p
¿Én
°ùr
fp
’r
Gn
h u
øp
÷r
G u
ô°n
T r
øp
en
h p
¿Én
£r
«°s
ûdGn
h ¢p
ùr
Øs
ædG u
ô°n
T r
øp
e Én
æ`r
¶n
Ør
MG s
ºo
¡
s
?dn
G
XC
YirmiSekizinciLem’anınYirmi
SekizinciNüktesi
W
G k
Qƒ o
Mo
O @ m
Öp
fÉn
L u
?o
c r
ø p
e n
¿ƒo
an
òr
?o
jn
h '
¤r
Yn
’r
G p
Ón
`n
`Ÿr
G n
‹p
G n
¿ƒo
©s
ªs
°ùn
j n
’
(2)
l
Öp
bÉn
K l
ÜÉn
¡° p
T o
¬n
©n
Ñr
Jn
Én
a n
án
Ør
£n
ÿr
G n
?p
£n
N r
øn
e s
’p
G
@
l
Ö° p
UGn
h l
ÜGn
òn
Y r
º o
¡n
dn
h
(3)
p
Ú/
WÉn
«°s
û?p
d É k
eƒo
Lo
Q Én
gÉn
ær
?n
©n
Ln
h n
í«/
HÉ°n
ün
ªp
H Én
« r
f t
ódG n
ABÉ n
ª s
°ùdG É s
æ` s
jn
R r
ón
?n
dn
h
gibi ayetlerin mühim bir nüktesi, ehl-i dalâletin bir tenki-
di münasebetiyle beyan edilecek. Şöyle ki:
Cin ve şeytanın casusları, semavat haberlerine kulak
hırsızlığı yapıp, gaybî haberleri getirerek, kâhinler ve
maddiyyunlar ve bazı ispirtizmacılar gibi gaipten haber
verenlere haber vermelerini, nüzul-i vahyin bidayetinde,
âdeta:
sanki.
amme cüz:
Kur’ân-ı Kerîm’in Nebe
Suresinden başlayan son otuz say-
fası
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
beyan:
anlatma, izah.
bidayet:
başlangıç.
casus:
hafiye, gizli haberleri öğre-
nerek veya sırları çözerek haber
veren.
cin:
gözle görünmez, lâtif cisim-
lerden ibaret bir yaratık.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i dalâlet:
azgın ve sapkın kim-
seler.
elmas:
çok değerli.
enaniyet:
kendini beğenme, ben-
cillik.
gaip:
görünmeyen âlem.
gaybî:
gaypla ilgili.
hasaret:
zarar.
hasenat:
güzellikler, iyi işler.
havaî:
hoppa, uçarı.
heva:
gelip geçici istek, nefsin ar-
zusu.
hükmünde:
değerinde.
ispirtizma:
ölülerin ruhlarıyla bazı
şartlar altında haberleşmenin
mümkün olduğuna inanan görüş
ve bu maksatla yapılan de-
neyler.
kâhin:
gaipten haber vermek
iddiasında bulunan kimse.
kıymet:
değer.
lem’a:
parıltı.
maddiyyun:
maddenin ezelî
ve ebedî olduğuna, sonradan
yaratılmamış bulunduğuna
inananlar.
mühim:
önemli.
münasebet:
vesile.
nükte:
ince söz ve mana.
nüzul-i vahiy:
vahyin indiri-
lişi.
semavat:
semalar, gökler.
tenkit:
eleştiri.
vesile:
vasıta, sebep.
1.
Allah’ım! Bizi nefis ve şeytanın şerrinden, cin ve insanların şerrinden muhafaza eyle.
2.
Onlar yüce âlemlerdeki melekleri dinleyemezler; her taraftan taşlanıp kovulurlar. Ahirette
ise onlar için daimî bir azap vardır. • Kulak hırsızlığı yapıp bir şeyler dinleyenleri ise, delip
geçen yakıcı bir yıldız takip eder. (Saffat Suresi: 8-10.)
3.
And olsun ki, dünya semasını Biz kandillerle süsledik ve onları şeytanlar için birer taş yap-
tık. (Mülk Suresi: 5.)
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
’
a
| 666 | Lem’aLar