İşte, bu kaideye binaen, şu ayet, Cenab-ı Hakka rızık
vermeyi ve it’am etmeyi nefyetmekten kinaye olan ma-
na şudur:
“Bana ait olup ve rızıklarını taahhüt ettiğim mahlûka-
tıma rızık yetiştirmek için halk olunmamışsınız. Belki asıl
vazifeniz ubudiyettir. evamirime göre rızka çabalamak da
bir nevi ibadettir.”
ÜÇÜNCÜ VECİH:
sure-i İhlâs’ta, nasıl ki
(1)
r
ón
dƒo
j r
ºn
dn
h r
óp
?n
j r
ºn
d
zahir manası malûm ve bedihî olduğun-
dan, o mananın bir lâzımı murattır. Yani, “Valide ve ve-
ledi bulunanlar ilâh olamazlar” manasında ve Hazret-i İsa
(
As
)
ve üzeyir
(
As
)
ve melâike ve nücumların ve gayrihak
ma’budların ulûhiyetlerini nefyetmek kastıyla, “ezelî ve
ebedî” manasında, Cenab-ı Hakkın
r
ón
dƒo
j r
ºn
dn
h r
óp
?n
j r
ºn
d
gayet
bedihî ve malûm hükmettiği gibi, aynen onun gibi, bu mi-
salimizde de “rızık ve it’am kabiliyeti olan eşya, ilâh ve
ma’bud olamazlar” manasında, “Ma’budunuz olan rez-
zak-ı zülcelâl, sizden kendine rızık istemez ve siz onu
it’am için yaratılmamışsınız” mealindeki ayet, “rızka muh-
taç ve it’am edilen mevcudat, ma’budiyete lâyık değiller”
demektir.
Sa i d Nu r s î
XC
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
bedihî:
açık olan, aşikâr.
binaen:
-den dolayı.
Cenab-ı Hak:
Allah.
ebedî:
sonsuz, hiç son bulmaya-
cak şekilde süren.
evamir:
emirler, buyruklar.
ezelî:
öncesiz, başlangıçsız.
gayet:
son derece.
gayr-i hak:
hak olmayan. batıl
olan.
halk:
yaratma.
hükmetmek:
emri altında tut-
mak.
ibadet:
Allah’a karşı kulluk vazi-
fesini yapma.
ilâh:
ma’bud.
it’am:
yemek verme.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kaide:
kural.
kasıt:
maksat.
kinaye:
dolaylı olarak söylenen
söz.
lâyık:
yakışır, uygun.
lâzım:
gerek.
ma’bud:
kendisine ibadet olunan,
kulluk edilen Allah.
ma’budiyet:
ma’budluk, ilâh-
lık.
mahlûkat:
Allah tarafından
yaratılanlar.
malûm:
bilinen.
mana:
anlam.
meal:
mana, mefhum.
melâike:
melekler.
mevcudat:
var olan her şey,
mahlûklar.
misal:
örnek.
muhtaç:
ihtiyacı olan.
murat:
maksat.
nefyetme:
olumsuzlama..
nevi:
çeşit, tür.
nücum:
yıldızlar.
rezzak-ı Zülcelâl:
her bir
mahlûkunun rızkını veren ce-
lâl sahibi Allah.
rızık:
yiyecek içecek ve giye-
cek ile ilgili şeyler.
sure-i ihlâs:
İhlâs suresi.
taahhüt:
üzerine alma, yük-
lenme.
ubudiyet:
kulluk.
ulûhiyet:
ilâhlık, Allahlık.
üzeyir:
Kur’ân-ı Kerîm’de ismi
bulunan fakat peygamber
olup olmadığı kesin olarak be-
lirtilmeyen zat.
valide:
ana.
vazife:
görev.
vecih:
yön.
velet:
çocuk.
zahir:
açık.
1.
O doğmamış ve doğurulmamıştır. (İhlâs Suresi: 3.)
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
’
a
| 656 | Lem’aLar