Lem'alar - page 662

evet, kur’ân-ı Mu’cizülbeyan sure-i zümer’de
(1)
m
êGn
hr
Rn
G n
án
«p
fÉn
ªn
K p
?Én
©r
fn
’r
G n
øp
e r
ºo
µ
`n
d n
?n
?n
Nn
h
demeyip,
(2)
m
êGn
hr
Rn
G n
án
«p
fÉn
ªn
K p
?Én
©r
fn
’r
G n
øp
e r
ºo
µ`n
d n
?n
õr
fn
Gn
h
demesiyle ifade edi-
yor ki: “sekiz nevi hayvanat-ı mübarekeyi size hazine-i
rahmetinden, güya cennetten nimet olarak indirilmiş,
gönderilmiş.” Çünkü o mübarek hayvanlar, bütün cihet-
leriyle, bütün beşere nimet olduğundan, saçından bede-
vîlere seyyar haneler, elbiseler, etinden güzel yemekler,
sütünden güzel, leziz taamlar ve derilerinden pabuçlar ve-
saire, hatta gübreleri mezruatın erzakı ve insanların mah-
rukatı hükmünde olup, güya o mübarek hayvanlar, teces-
süm etmiş ayn-ı nimet ve rahmettirler.
onun içindir ki, yağmura “rahmet” namı verildiği gibi,
bu mübarek hayvanlara da “en’am” namı verilmiş. güya,
nasıl ki rahmet tecessüm etmiş, yağmur olmuş; öyle de
nimet dahi tecessüm etmiş, keçi, koyun, öküz ile manda
ve deve şekillerini almış. Çendan cismanî maddeleri yer-
de halk olunuyor; fakat nimetiyet sıfâtı ve rahmetiyet
manası, maddesine tamamıyla galebe ettiğinden,
(3)
Én
ær
dn
õr
fn
G
tabiriyle, doğrudan doğruya bu mübarek hayvanları hazi-
ne-i rahmetin birer hediyesi olarak, Hâlık-ı rahîm, yük-
sek mertebe-i rahmetinden ve manevî, âlî cennetinden
yeryüzüne indirmiş.
evet, nasıl ki bazen beş paralık bir maddede beş liralık
bir sanat derç edilir; o zaman o şeyin maddesi nazara
alınmıyor, sanat noktasında kıymet veriliyor –sineğin
âlî cennet:
yüksek, yüce cennet.
ayn-ı nimet:
nimetin kendisi.
bedevî:
göçebe.
beşer:
insanlık.
cihet:
yön.
cismanî:
bedene mensup.
çendan:
gerçi.
derç:
sokma.
en’am:
deve, sığır, koyun gibi hay-
vanlar.
erzak:
yenilecek, içilecek şeyler.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
güya:
sanki.
Hâlık-ı rahîm:
sonsuz merhamet
ve şefkat sahibi yaratıcı, Allah.
halk:
yaratma.
hane:
ev, mesken.
hayvanat-ı mübareke:
bereketli
hayvanlar.
hazine-i rahmet:
rahmet hazinesi.
hükmünde:
değerinde.
ifade:
anlatma, söyleme.
kıymet:
değer.
Kur’ân-ı mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
mahrukat:
odun kömür gibi
yakılacak şeyler.
mana:
anlam.
manevî:
manaya ait.
mertebe-i rahmet:
rahmeti-
nin derecesi.
mezruat:
ekili olan şeyler.
mübarek:
feyizli, bereketli.
nam:
ad.
nazar:
itibar, dikkat.
nevi:
çeşit, tür.
nimet:
Allah’ın bağışladığı
maddî ve manevî lütuf ve ik-
ramlar.
nimetiyet:
nimetlilik.
pabuç:
ayakkabı.
rahmet:
merhamet etme,
esirgeme, şefkat gösterme.
rahmetiyet:
rahmet oluş.
seyyar:
sabit olamayan, hare-
ket eden.
sıfat:
vasıf.
taam:
yemek.
tabir:
siz, ifade.
tecessüm:
cisimleşme.
vesaire:
bunun gibi.
1.
Sizin için erkekli dişili sekiz çift ehlî hayvan yarattı.
2.
Sizin için erkekli dişili sekiz çift ehlî hayvan indirdi. (Zümer Suresi: 6.)
3.
İndirdik.
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
a
| 662 | Lem’aLar
1...,652,653,654,655,656,657,658,659,660,661 663,664,665,666,667,668,669,670,671,672,...1406
Powered by FlippingBook