YirminciNükte
W
(1)
o
¿ƒo
µ n
«n
a r
øo
c o
¬n
d n
?ƒo
?n
j r
¿n
G Ék
Är
«°n
T n
OGn
Qn
G B Gn
P p
G = o
? o
ôr
en
G BÉ n
ªs
fp
G
Ayet-i kerîmenin işaretiyle, emir ile icat oluyor. Ve
kudret hazineleri
kâf-nun
’dadır. Bu sırr-ı dakikin vücuh-i
kesîresinden birkaç vechi risalelerde zikredilmiştir.
Burada, huruf-i kur’ân’ın, hususan surelerin başlarındaki
mukattaat-ı hurufun hasiyetlerine ve fezaillerine ve tesi-
rat-ı maddiyelerine dair vürut eden hadisleri, şu asrın
nazar-ı maddîsine takrip etmek için, maddî bir misal üze-
rinde o sırrın tefhimine çalışacağız. Şöyle ki:
zat-ı zülcelâl olan sahib-i Arş-ı Azam’ın, manevî bir
merkez-i âlem ve kalb ve kıble-i kâinat hükmünde olan
küre-i arzdaki mahlûkatın tedbirine medar, dört arş-ı İlâ-
hîsi var:
•
Biri
, hıfz ve hayat arşıdır ki, topraktır. İsm-i
Hafîz
’in
ve
Muhyî’
nin mazharıdır.
•
İkincisi;
arş, fazl ve rahmet arşıdır ki, su unsurudur.
•
Üçüncüsü
, ilim ve hikmet arşıdır ki, unsur-i nurdur.
•
Dördüncüsü
, emir ve iradenin arşıdır ki, unsur-i ha-
vadır.
Basit topraktan, hadsiz hacat-ı hayvaniye ve insaniye-
ye medar olan maadin ve hadsiz muhtelif nebatatın
arş:
göğün en yüksek katı; Cenab-
ı Hakkın isim ve sıfatlarının tecelli
ettiği İlâhî makam, taht.
arş-ı İlâhî:
Allah’ın arşı; Cenab-ı
Hakkın isim ve sıfatlarının hük-
mettiği İlâhî makam, taht.
asır:
yüzyıl.
ayet-i kerîme:
azamet ve şerefi
olan ayet.
dair:
alâkalı, ilgili.
emir:
buyruk.
fazl:
fazilet, ihsan, cömertlik.
fezail:
faziletler.
hacat-ı hayvaniye ve insanî:
hay-
vanî ve insanî ihtiyaçlar.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm) ait
söz, emir, fiiller.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hasiyet:
bir şeye has vasıf, özel-
lik.
hıfz:
koruma, muhafaza etme.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek ve de-
rin bilgi.
huruf-i Kur’ân:
Kur’ân harfleri.
hususan:
özellikle.
hükmünde:
değerinde.
icat:
yaratma, yoktan var etme.
ilim:
bilme.
irade:
dileme, isteme.
ism-i Hafîz:
Allah’ın her şeyin ha-
yatında yaptıklarını tek tek kay-
deden, muhafaza eden ismi.
ism-i muhyî:
Allah’ın her şeye ha-
yat veren ve her şeyi dirilten an-
lamındaki ismi
işaret:
gösterme, bildirme.
kâf:
Arabcada bir harf; bazen sure
başlarında “huruf-i mukattaa” ola-
rak bilinen birer İlâhî şifre mahi-
yetini taşıyan harfler.
kıble-i kâinat:
kâinatın kıblesi; bü-
tün kâinatın yöneldiği kıble.
kudret:
kuvvet, iktidar.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
maadin:
madenler.
maddî:
madde ile alâkalı, cismanî.
mahlûkat:
Allah tarafından yara-
tılanlar.
manevî:
manaya ait.
mazhar:
zuhur ettiği, göründüğü
yer.
medar:
vesile.
merkez-i âlem:
bütün varlıklar
âleminin merkezi.
misal:
örnek.
muhtelif:
çeşitli.
mukattaat-ı huruf:
sure başla-
rında bulunan ve birer İlâhî şifre
mahiyetini taşıyan harfler.
nazar-ı maddî:
maddî bakış, olay-
ları ve varlıkları sadece dış görü-
nüşüne göre değerlendirme.
nebatat:
bitkiler.
nun:
Arabcada bir harf; bazen
sure başlarında “huruf-i mu-
kattaa” olarak bilinen birer
İlâhî şifre mahiyetini taşıyan
harfler.
nükte:
ince söz ve mana.
rahmet:
merhamet etme, şef-
kat gösterme.
Sahib-i arş-ı azam:
kâinatın
payitahtı ve merkezi olan bü-
yük arşın sahibi.
sırr-ı dakik:
ince ve derin sır.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
takrip:
yaklaştırma.
tedbir:
önlem.
tefhim:
anlatma.
tesirat-ı maddiye:
maddî te-
sirler, etkiler.
unsur-i hava:
hava unsuru.
unsur-i nur:
nur unsuru.
vecih:
yön.
vücuh-i kesîre:
pek çok yön-
ler.
vürut:
gelme.
Zat-ı Zülcelâl:
celâl ve büyük-
lük sahibi zat, Allah.
zikir:
anma.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Bir şeyin olmasını murat ettiği zaman, Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir. (Yâsin
Suresi: 82.)
Y
irmi
S
ekizinci
l
em
’
a
| 646 | Lem’aLar