Lem'alar - page 1105

Birinci İşaret
: İsm-i
Ferd’
in kâinat heyet-i mec-
muasında koyduğu hadsiz hatemlerden üç sikkeye
işaret eder.
Birinci Sikke
: kâinatın mevcudatında ve envala-
rında görünen ve bir sikke-i kübra-i ehadiyet olan
teavün, tesanüt, tecavüp, teanuk sikkesidir.
İkinci Sikke
: zeminin yüzünde her bahar mevsi-
minde müşahede edilen dört yüz bin nebatî ve hay-
vanî envaın atkı ipleriyle dokunan hatem-i vahdani-
yettir.
Üçüncü Sikke
: Hazret-i Âdem’den tâ kıyamete
kadar gelmiş ve gelecek bütün insanların aza-i esa-
sîde bir olan simalarındaki sikke-i vahdaniyettir.
İkinci İşaret
: İsm-i
Ferd’
in cilve-i vahdeti, kâina-
tın bütün envalarını ve unsurlarını öyle bir surette
birbirine girift etmekle birbirinin içine almıştır ki,
mecmu-i kâinatı tecezzi kabul etmez bir küll hükmü-
ne getirdiği ve çok birliklerle vahdaniyeti ilân ettiği-
ni gösteriyor.
Üçüncü İşaret
: Yine ism-i
Ferd’
in cilve-i azamı,
kâinatı öyle birbiri içine girmiş hadsiz mektubat-ı
samedâniye hükmüne getirmiştir ki, her bir mek-
tupta hadsiz hatem-i vahdaniyet basılmış ve her bir
mektup, kelimatı adedince, kâtibini bildiren ehadi-
yet mühürlerini taşıdığını gösteriyor.
Dördüncü İşaret
: İsm-i
Ferd’
in güneş gibi zahir
cilve-i azamını gayet makul ve hadsiz kolaylıkla
Lem’aLar | 1105 |
f
iHriST
cıyla yarattığı, her biri birer mek-
tup gibi manalar ifade eden eser-
leri.
mevcudat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, varlıklar.
müşahede etmek:
görmek, sey-
retmek, şahit olmak.
nebatî:
bitki cinsinden olan, bit-
kiye ait.
sikke:
damga, mühür.
sikke-i kübra-i ehadiyet:
Allah’ın
her bir şeyde birliğinin tecelli etti-
ğini gösteren en büyük mühür.
sikke-i vahdaniyet:
Allah’ın birli-
ğini gösteren mühür.
sima:
yüz, çehre.
suret:
şekil, biçim.
teanuk:
birbirine sarılma.
teavün:
yardım etme, yardım-
laşma.
tecavüp:
cevaplaşma, birbirinin ih-
tiyaçlarına cevap verme.
tecezzi:
bölünme, parçalanma.
tesanüt:
dayanışma, birbirini des-
tekleme.
unsur:
madde, bir şeyin parçası.
vahdaniyet:
Allah’ın bir oluşu.
zahir:
görünür, görünen, açık.
zemin:
yer.
âzâ-i esasî:
temel organlar.
cilve-i azam:
en büyük yan-
sıma, görünme.
cilve-i vahdet:
birlik görün-
tüsü, birlik yansıması.
ehadiyet:
Allah’ın her bir
şeyde birliğini göstermesi.
enva:
türler, çeşitler.
gayet:
son derece, çok.
girift:
iç içe girmiş, karmaşık.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hatem:
mühür, damga.
hatem-i vahdaniyet:
Allah’ın
birliğini gösteren mühür.
hayvanî:
hayvan cinsinden
olan, hayvana ait.
hey’et-i mecmua:
bir şeyin
tamamı, parçalarına bakılmak-
sızın bir bütün olarak görü-
nüşü.
hükmüne:
yerine.
ilân etmek:
açıklamak, her-
kese duyurmak.
ism-i Ferd:
tek, bir, eşsiz ve
benzersiz olan Allah’ın Ferd
ismi.
işaret:
gösterme, bildirme.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, bütün âlemler,
varlıklar.
kâtip:
yazan, yazıcı.
kelimat:
kelimeler.
kıyamet:
kâinatın ve dünya-
nın sonu; bütün kâinatın Allah
tarafından belirlenen bir va-
kitte yıkılıp mahvolması.
küll:
bütün.
makul:
akla uygun.
mecmu-ı kâinat:
kâinatın bü-
tünü, tamamı.
mektubat-ı Samedâniye:
hiç-
bir şeye ihtiyacı bulunmayan,
bütün yaratıkların tüm ihtiyaç-
larını veren Allah’ın kendini ta-
nıttırmak ve sevdirmek ama-
1...,1095,1096,1097,1098,1099,1100,1101,1102,1103,1104 1106,1107,1108,1109,1110,1111,1112,1113,1114,1115,...1406
Powered by FlippingBook