tanımamak ne kadar acip bir cehalet ve divanelik
olduğunu izah ediyor.
Dördüncü Nokta:
sâni-i Hakîm, her bir mevcu-
duna taktığı yüzler hikmeti, o mevcutların nihayet
hassasiyetiyle tavzif ettiği yüzler vazifelerinden pek
çok fayda ve gayeleri nihayet dikkat ile takip ettiği
hâlde, onun cemal-i rahmet ve kemal-i adaletine ve
nihayet derecede hikmetine zıt olan ve rahmet ve
adaletini inkâr ettiren haşirsizliğe hiçbir cihetle mü-
saade etmediğini beyan ediyor.
Beşinci Nokta:
“İki Mesele”dir.
Birinci Mesele:
Fıtratta israf ve abesiyet ve fayda-
sızlık bulunmadığından,
(1)
Gƒo
ap
ôr
°ùo
J n
’n
h Gƒo
Hn
ôr
°Tn
h Gƒo
?o
c
ayet-i kerîmesiyle, iktisatsız hareket edenleri tehdit
eder.
İkinci Mesele:
Cenab-ı Hakkın Hakem ve Hakîm
isimleri, bir cihette resul-i ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâmın risaletine delâlet ve istilzam ettiklerini
ve esma-i Hüsnadan çok isimlerin dahi, her biri bir
cihette, cilve-i azamıyla, azamî derecede ve merte-
be-i kat’iyette risalet-i Ahmediyeyi (
AsM
) istilzam et-
tiklerini, pek parlak bir surette izah ediyor.
DörDüNCü NüKte
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
893
(2)
l
ón
Mn
G *G n
ƒ o
g r
?o
b
ayetinin bir nüktesi,
Vahid
ve
Ehad
isimlerini tazammun eden Ferd İsm-i
Azam’ının tecelli-i azamına dair tevhid-i hakikîyi
gösteren “Yedi İşaret”tir.
f
iHriST
| 1104 | Lem’aLar
abesiyet:
faydasız ve boş olma,
lüzumsuz ve gayesiz oluş.
acip:
şaşırtıcı, hayret verici.
adalet:
doğruluk, hakkaniyet.
aleyhissalâtü Vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ayet-i kerîme:
kıymetli ve şerefli
ayet.
azamî:
en fazla, en çok.
beyan etmek:
açıklamak, anlat-
mak.
cehalet:
cahillik, bilgisizlik.
cemal-i rahmet:
rahmetin güzel-
liği, İlâhî rahmetteki güzellik.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek, Hak-
kın ta kendisi olan, şeref ve aza-
met sahibi yüce Allah.
cihet:
yön.
cilve-i azam:
en büyük yansıma,
görünme.
dair:
ait, ilgili.
delâlet:
delil olma, gösterme.
divanelik:
delilik
ehad:
bir, tek; zatı tek olan anla-
mında Allah’ın ismi.
esma-i Hüsna:
Allah’ın güzel isim-
leri.
Ferd:
tek, bir, bütün yaratılmışlar-
dan farklı, eşsiz ve benzersiz olan
Allah.
fıtrat:
yaratılış; tabiat.
gaye:
maksat, amaç; netice, so-
nuç.
Hakem:
haklıyı haksızı ayıran, her
şeyi hikmetle, bir gaye için ve fay-
dalı bir şekilde yaratan Allah.
Hakîm:
belirli gayeleri gözeterek,
faydalı, anlamlı ve yerli yerinde iş
gören, sonsuz hikmet sahibi olan
Allah.
hassasiyet:
hassaslık, duyarlılık.
haşir:
insanların öldükten sonra
tekrar diriltilip bir yerde toplan-
maları.
hikmet:
İlâhî gaye; gayeli, faydalı,
anlamlı, yerli yerinde oluş.
iktisat:
bir şeyi yaratılış amacına
uygun kullanma, tutumlu olma,
tasarruf
inkâr:
reddetme, inanmama, ka-
bul etmeme.
İsm-i azam:
Cenab-ı Hakkın bin
bir isminden en büyük ve manaca
diğer isimlerini kuşatmış olan isim-
leri.
israf:
boş yere harcama.
istilzam etmek:
gerektirmek.
işaret:
gösterme, bildirme.
izah etmek:
açıklamak, anlatmak.
kemal-i adalet:
tam ve kusursuz
adalet.
mertebe-i kat’iyet:
kesinlik dere-
cesi.
mesele:
önemli konu.
nihayet:
son.
nükte:
ince manalı söz; ancak
dikkatle anlaşılabilen mana.
rahmet:
Allah’ın kullarına şef-
kat ve merhamet etmesi, acı-
ması, esirgemesi, maddî ve
manevî nimetler vermesi.
resul-i ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (asm).
risalet:
elçilik, peygamberlik.
risalet-i ahmediye:
Hz. Mu-
hammed’in (asm) elçiliği, pey-
gamberliği.
Sâni-i Hakîm:
her şeyi gayeli,
faydalı, anlamlı, yerli yerinde
ve sanatlı olarak yaratan Al-
lah.
suret:
şekil, biçim, tarz.
tavzif etmek:
vazifelendir-
mek, görevlendirmek.
tazammun etmek:
içinde bu-
lundurmak, içine almak.
tecelli-i azam:
en büyük gö-
rünme, belirme.
tehdit etmek:
hiddet etmek,
korkutmak.
tevhid-i hakikî:
Allah’a, varlı-
ğını gösteren delillerle, isim ve
sıfatlarıyla inanmak.
Vahid:
bir olan Allah.
vazife:
görev.
1.
Yiyin için, fakat israf etmeyin. (A’raf Suresi: 31.)
2.
De ki: O Allah birdir. (İhlâs Suresi 1.)