kurtarmak olduğundan, bu zamana ve bu seneye bakan
beşaret-i kur’âniye ve
(2)
o
ABÉ°n
ûn
j r
øn
e p
¬«/
Jr
D
ƒo
j $G o
?r
°†n
a
(1)
@ Gk
Ò/
Ñn
c k
Ór
°†n
a
ayetlerin müjdesi en büyük bir fütuhat suretinde
Risale-
tü’n-Nur
’un manevî fütuhat-ı imaniyesini gösteriyor.
evet, bir adamın imanı ebedî ve dünya kadar bir mülk-i
bâkînin anahtarı ve nurudur. öyle ise, imanı tehlikeye ma-
ruz her adama, bütün küre-i arzın saltanatından daha
faydalı bir saltanat, bir fütuhat kazandıran risaletü’n-nur,
elbette bu ayetlerin, bu asırda, bu beşaretlerinin kastî bir
medar-ı nazarlarıdır. nur ve gül Fabrikalarının hademe ve
sahipleri, insanın başında iki göz gibidir; zahiren ikidir, fa-
kat bir görürler. Ahvel (şaşı) gözlü, iki görür.
Lillâhilhamd
,
bu iki cereyan-ı nuranî kemal-i ittihattadırlar.
ì®í
‡
17
·
(4)
/
?p
ó r
ªn
ë
p
H
o
íu
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
A r
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(3)
@ /
¬p
ªr
°SÉp
H
(5)
p
¥Gn
ôp
Ør
dG p
?p
FÉn
bn
O p
On
ón
©p
H o
¬o
JÉn
c n
ôn
Hn
h $G o
án
ª r
Mn
Qn
h r
ºo
µ` r
«n
?n
Y o
?n
Ó° s
ùdn
G
Aziz, Mübarek, Sıddık, Sadık, Ruhum, Canım
Kardeşlerim!
sizin beni çok mesrur eden son mektubunuza Isparta
yoluyla cevap vermediğimin sebebi, benim Isparta mer-
keziyle olan münasebetime buraca çok dikkat edilmesi-
dir. Hem, öteki yolda size gelinceye kadar
Risaletü’n-
Nur
’un müteaddit merkezlerinin istifadesidir.
ahvel:
bir şeyi çift gören, şaşı.
asır:
yüzyıl.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
beşaret:
müjde.
beşaret-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
müjdelemesi.
cereyan-ı nuranî:
nuranî akım,
nuranî hareket.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
fütuhat-ı imaniye:
imanî hizmet-
lerde bulunarak, kalpleri fethet-
mek.
hademe:
hizmetçiler, hizmet gö-
renler, hadimler.
iman:
inanç, itikat.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
kastî:
kastederek, isteyerek, bile
bile yapılan.
kemal-i ittihat:
mükemmel bir-
lik.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
lillâhilhamd:
Allah’a hamd olsun
ki!.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
maruz:
bir şeyin etkisi ve tesiri
altında bulunma.
medar-ı nazar:
göz önünde bu-
lundurulması gereken.
mesrur:
sevinçli, memnun.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
mülk-i bâkî:
daimî, kalıcı olan
mülk; daima tasarruf altında
bulunan mülk.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
Risaletü’n-nur:
Nur Risalesi,
Bediüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
sadık:
doğru, gerçek; sözün-
de, vaadinde, işinde doğru
olan.
saltanat:
sultanlık, padişahlık,
hükümdarlık.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
suret:
biçim, şekil, tarz.
zahiren:
görünüşte.
1.
Allah’ın ihsanı pek büyük ve geniştir. (Ahzab Suresi:47.)
2.
Allah’ın bir lütfudur ki, dilediğine verir. (Mâide Suresi: 54.)
3.
Allah’ın adıyla.
4.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
5.
Allah’ın selâmı ve rahmeti ve berekâtı ayrılık dakikaları adedince üzerinize olsun.
| 44 | K
astamonu
L
âhiKası