Kastamonu Lahikası - page 38

verecek bir delil ister diye beklerdim, çoktan beri munta-
zırdım. lillâhilhamd, iki emare birden kalbime geldi.
Birinci Emare
: İman-ı tahkikî, ilmelyakinden hakkal-
yakine yakınlaştıkça, daha selp edilmeyeceğine ehl-i ke-
şif ve tahkik hükmetmişler ve demişler ki: “sekerat vak-
tinde, şeytan, vesvesesiyle ancak akla şüpheler verip te-
reddüde düşürebilir.” Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız
akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra,
hem öyle letaife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli
o yerlere yetişemiyor. öylelerin imanı zevalden mahfuz
kalıyor.
Bu iman-ı tahkikînin vusulüne vesile olan bir yolu, ve-
lâyet-i kâmile ile keşif ve şuhut ile hakikate yetişmektir.
Bu yol ehass-ı havassa mahsustur, iman-ı şuhudîdir. İkin-
ci yol, iman-ı bilgayb cihetinde sırr-ı vahyin feyziyle, bür-
hanî ve kur’ânî bir tarzda akıl ve kalbin imtizacıyla hak-
kalyakin derecesinde bir kuvvetle zaruret ve bedahet de-
recesine gelen bir ilmelyakin ile hakaik-ı imaniyeyi tasdik
etmektir. Bu ikinci yol
Risaletü’n-Nur
’un esası, mayası,
temeli, ruhu, hakikati olduğunu has talebeleri görüyor-
lar. Başkalar dahi insafla baksa,
Risaletü’n-Nur
hakaik-ı
imaniyeye muhalif olan yolları gayr-i mümkün ve muhal
ve mümteni derecesinde gösterdiğini görecekler.
İkinci Emare
:
Risaletü’n-Nur
’un sadık şakirtleri, hüsn-i
akıbetlerine ve iman-ı kâmil kazanmalarına o derece
kesretli ve makbul ve samimî dualar oluyor ki, o duaların
içinde hiçbiri kabul olmamasına akıl imkân veremiyor.
bedahet:
açıklık, aşikâr, ispata ih-
tiyaç olmayacak derecede açık-
lık.
bürhanî:
bürhana, delil ve ispata
dayanarak.
cihet:
yön.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, bürhan.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehass-ı havas:
seçkinlerin en
seçkini, ileri gelenlerin en başın-
daki.
ehl-i keşif:
bazı sırları, bilinme-
yen hakikatleri, Cenab-ı Hakkın
lütuf ve ihsanı ile bilen velîler.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
feyiz:
bolluk, bereket; ihsan, ba-
ğış.
gayr-i mümkün:
mümkün olma-
yan, imkânsız.
hakaik-ı imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, doğruluk; görü-
len bir şeyin aslı, esası.
hakkalyakin:
imanî meselelerin
hakikatini tam olarak anlama.
hükmetme:
karar vermek, inan-
ca varmak.
hüsn-i akıbet:
iyi netice, hayırlı
son.
ilmelyakin:
ilim yoluyla kesin
olarak bilme.
iman:
inanç, itikat.
iman-ı bilgayp:
gayba, görünme-
yenlere inanmak.
iman-ı kâmil:
mükemmel iman.
iman-ı şuhudî:
gözle görürcesine
inanmak.
iman-ı tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri in-
celeyip delil ve bürhan ile inan-
ma.
imkân:
mümkün olma, olabilirlik.
imtizaç:
bileşik hale gelme, kay-
naşma.
kesretli:
çokluğu olan, çok fazla.
keşif:
gizli bir şeyi veya bir sırrı
kalp gözüyle görerek öğrenme.
Kur’ânî:
Kur’ân’a uygun, Kur’ân’a
ait.
letaif:
manevî duygular.
lillâhilhamd:
Allah’a hamd olsun
ki!.
mahfuz:
hıfz olunmuş, korun-
muş.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli.
muhal:
imkânsız, olması müm-
kün olmayan.
muhalif:
muhalefet eden, bir fiil
ve düşünceye karşı zıt düşünce-
de bulunan.
muntazır:
bekleyen, gözeten.
mümteni:
imkânsız, olamaz.
nevi:
çeşit, tür.
Risaletü’n-nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
sadık:
doğru, gerçek; sözün-
de, vaadinde, işinde doğru
olan.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
sekerat:
ölmek üzere olan bir
canlının kendinden geçmesi.
selp:
ortadan kaldırma, iptal
etme; olumsuzlaştırma.
sır:
kalbe konulan bir lâtife.
sırr-ı vahiy:
İlâhî vahyin sırrı,
hakikati.
sirayet:
yayılma, dağılma.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şuhut:
gözle görme, müşahe-
de.
tahkik:
doğru olup olmadığını
araştırmak, inandığı şeylerin
aslını, esasını bilerek inanma.
talebe:
öğrenci.
tarz:
biçim, şekil.
tasdik:
bir şeyin veya kimse-
nin doğruluğuna kesin olarak
hükmetme.
tereddüt:
kararsızlık, şüphe-
de kalma.
velâyet-i kâmile:
kâmil velâ-
yet, olgunluğa ermiş velâyet.
vesile:
aracı, vasıta.
vesvese:
şüphe, kuruntu, kal-
be gelen asılsız kötü ve sinsi
düşünce.
vusul:
kavuşma, ulaşma, eriş-
me.
zaruret:
zorunluluk, mecburi-
yet.
zeval:
zail olma, sona erme,
yok olma.
| 38 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37 39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,...478
Powered by FlippingBook