hem ehl-i imana çok bereketli ve nurlu olmasını rahmet-i
rahman’dan niyaz ederim.
Saniyen
: size bir küçük sehvin büyük bir nükte-i gay-
biyesiyle, karşı sahifedeki haşiyeyi, mevkilerinde yazmak
için gönderdim.
Salisen
: Hulûsî’nin bir gailesi var diye hissediyorum.
Merak etmesin;
Risale-i Nur
’un şakirtlerine inayet ve
rahmet nezaret ve himayet ederler. dünyanın meşakkat-
leri madem sevap verir, geçerler; o musibetlere karşı sa-
bır içinde şükürle, metanetle mukabele edilmek gerektir.
Hem o, hem sizler bütün dualarımda ve kazançlarımda
benimle berabersiniz.
Rabian
:
Risaletü’n-Nur
, kendi kendine kur’ân’ın
himayeti ve hıfz-ı rabbanî altında intişar ediyor. İmam-ı
Ali
(
rA
)
iki defa “sırren, sırren” demesi işaret eder ki,
perde altında daha ziyade feyiz ve nur verir. sizin gibi kar-
deşlerim, zamanın sarsıntılı hâdisatına karşı –şimdiye
kadar gibi– yine tam mukavemet eder ümidindeyim.
(1)
p
Qn
ón
µ`r
dG n
øp
e n
øp
en
G p
Qn
ón
?r
dÉp
H n
øn
e'
G r
øn
e
düsturumuz olmalı.
ìí
‡
8
·
AzizKardeşlerim!
Bilmukabele, bayramınızı tebrik ederim.
sıhhatimi soruyorsunuz. Buranın çok şiddetli kışı ve
odamın çok soğuğu ve üç hazin gurbetin tesiri ve üç
K
astamonu
L
âhiKası
| 31 |
mevki:
yer, makam.
mukabele:
karşılık verme, karşı-
lama.
mukavemet:
karşı koyma, da-
yanma, direnme.
musibet:
felâket, bela.
nezaret:
gözetme, bakma.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve yakar-
ma.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nurlu:
ışıklı, parıltılı.
nükte-i gaybiye:
gaybî olan, her-
kesin anlayamayacağı ince işaret.
rabian:
dördüncü olarak.
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, onlara maddî ve manevî ni-
metler vermesi.
Rahmet-i Rahman:
Rahman
olan Allah’ın rahmeti, yaratılmış-
lara sonsuz şefkat ve merhamet-
le muamele eden Allah’ın rahme-
ti.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
Risaletü’n-nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eserleri-
nin adı.
sabır:
dayanma, katlanma, zor-
luklara dayanma gücü.
sahife:
sayfa.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
sehiv:
hata, yanlış.
sıhhat:
sağlık, esenlik.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd
etme.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bilmukabele:
karşılıklı, karşı-
lık olarak.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
feyiz:
bolluk, bereket, ihsan,
bağış.
gaile:
uğraştırıcı ve sıkıntılı iş.
gurbet:
yabancı yere gidip
kalma, doğup büyünülen yer-
ler dışında kalma.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
haşiye:
dipnot.
hazin:
hüzünlü, acıklı.
hıfz-ı Rabbanî:
Allah’ın koru-
ması.
himayet:
koruma, esirgeme.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
intişar:
yayılma, yaygınlaş-
ma, neşrolunma.
Kur’ân:
Allah tarafından va-
hiy yoluyla Hz. Muhammed’e
indirilmiş, semavî kitapların
sonuncusu.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
meşakkat:
zahmet, sıkıntı,
güçlük, zorluk.
metanet:
metin olma, daya-
nıklılık, sağlamlık.
1.
Kadere iman eden kederden emin olur.