Kastamonu Lahikası - page 23

bulunmak için kabz-bast hâletleri, Celâl ve Cemal tecel-
lisinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medar-ı
terakki bir düstur-i meşhurdur.
Şamlı tevfik’in ihtiyatını takdir etmekle beraber, eski
kıymettar hizmetlerinin onun defter-i a’maline daimî bir
surette yazı yazmaları için, o dahi daimî çalışması gerek-
ti. Şükür, yine elmas kalemiyle vazifesine başlaması, ru-
humu ümitler ve iştiyaklarla neşelendirdi, Barla hayatını
hasretle hatırlattı.
Sabri Kardeş!
İmamet vazifesinde
Risaletü’n-Nur
’a zarar yok, ruh-
satla amel niyetiyle, şimdilik çekilme.
HüsrevKardeş!
Beşinci Şuaın kıymetini tam beyan ve takdirin beni
çok mesrur etti. İkinci defa yaldızlı bir kur’ân’ı yazdığın
beni fevkalâde müferrah etti. Hem, benim için de yeni
risaleleri mübarek kaleminle
(HaşİYe)
istinsah ettiğin beni
minnettarlık hissinden mesrurâne ağlattı.
rüştü ve re’fet’in sıhhatleri ve kemal-i sadakat ve se-
batları hazin endişelerimi izale etti. Isparta talebeleri ha-
tırları için, ben Isparta’yı kendi karyem (nurs) ile beraber
K
astamonu
L
âhiKası
| 23 |
dırma.
kabz u bast:
kalbin açılıp genişle-
mesi veya kapanıp kısırlaşması
hâli.
karye:
köy.
kemal-i sadâkat:
sadâkatin son
derecesi, tam bağlılık, kusursuz
sadâkat.
kıymet:
değer.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e indiril-
miş, semavî kitapların sonuncu-
su.
medar-ı terakki:
ilerlemenin se-
bebi, ilerleme vesilesi; ilerlemeye
sebep olan.
mesrur:
sevinçli, memnun, şen,
sürurlu.
mesrurâne:
sevinçli bir şekilde,
sevinerek, memnun olarak.
minnettar:
bir iyiliğe karşı teşek-
kür duygusu içinde olan.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müferrah:
feraha kavuşmuş, gö-
nül huzuruna ermiş.
nurs:
Risale-i Nur’un müellifi Be-
diüzzaman Said Nursî’nin doğdu-
ğu, Bitlis’in Hizan kazasının İsparit
nahiyesine bağlı olan köy.
Risaletü’n-nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eserleri-
nin adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın te-
meli ve sebebi olan manevî var-
lık.
ruhsat:
mevcut bir dinî hükmün
özür sebebiyle belirli şartlar altın-
da genişletilmesi veya kolaylaştı-
rılması.
sebat:
sözünde durma, kararlı ol-
ma, azimlilik.
sıhhat:
sağlık, esenlik.
suret:
biçim, tarz.
takdir:
beğenme, beğendiğini
belirtme.
talebe:
öğrenci.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
vazife:
görev.
yaldız:
süs.
HaşİYe:
Medar-ı hayret bir lütf-i bereket: gül fabrikasının kâtipfiğiyle
risaletü’n-nur’a intisap eden Hüsrev, iki buçuk sene evvel bir küçük
şişe gülyağı göndermişti. Mütemadiyen istimal ettiğim hâlde daha bit-
medi, devam eder. kardeşiniz emin yanımdadır. Bu berekete şahadet
eder, hem size selâm eder.
amel:
dinin emirlerini yerine
getirme işi.
beyan:
bildirme, açıklama,
söyleme.
Celâl:
sonsuz büyüklük, haş-
met, ululuk, yücelik ve haş-
met sahibi olan Allah.
Cemal:
güzellik, Cenab-ı Hak-
kın lütuf ve ihsanı ile tecellisi.
daimî:
sürekli, devamlı.
daimî:
sürekli, devamlı.
defter-i a’mal:
insanların işle-
diği ve yaptığı şeylerin kay-
dedildiği defter; amellerin
defteri.
düstur-i meşhur:
meşhur
kaide, meşhur kanun, pren-
sip.
ehil:
sahip, malik, yetki sahibi
olan.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçeği bulup onun
peşinden gidenler; Allah ada-
mı.
elmas:
çok değerli.
endişe:
kaygı.
fevkalâde:
olağanüstü.
hâlet:
hal, durum.
hasret:
özlem.
haşiye:
dipnot.
hazin:
hüzünlü, acıklı.
ihtiyat:
uzak görüşlü olma,
geleceği düşünerek tedbirli
hareket etme.
imamet:
imamlık.
intibah:
uyanıklık.
istinsah:
nüshasını yazma,
örneğini çıkarma, kopya et-
me.
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla
arzu etme.
izale:
giderme, ortadan kal-
1...,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22 24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,...478
Powered by FlippingBook