Kastamonu Lahikası - page 24

duamda dâhil ediyorum. Hatta, emvatına nurs emvatı
gibi dua ediyorum. Hakikî vatanım ve memleketim naza-
rıyla o vilâyete bakıyorum.
Makinesi KuvvetliAli Kardeş!
sizlerin halisâne ve ciddî faaliyetinizden,
Risale-i
Nur
’a sizler gibi sarsılmaz çok talebeler zuhur ve devam
ettiklerini ümit ederdim. Bildiğim Abdullah gibi ve bilme-
diğim umum kardeşlerime selâmımı ve bütün manevî ka-
zançlarıma onları teşrik ettiğimi tebliğ ediniz. Muhabe-
remde isimlerini yazmadığım ve hatırımda yazdığım kıy-
mettar kardeşlerimle çok alâkadarım.
Kardeşlerim!
Çok ihtiyat ediniz; münafıklar çoktur. Mümkün olduk-
ça risalelerin buradan irsal edildiğini söylemeyiniz; tâ
Ri-
sale-i Nur
hizmetine zarar gelmesin. Maatteessüf, ben
burada bütün bütün yalnız kaldığım için çok ehemmiyet-
li hakikatler yazılmadan, kaydedilmeden geldiler ve gitti-
ler. kuleönü’nün halis ve ciddî ve mübarek çalışkanları-
na ve İslâmköy’ünün sadık ve gayretli ve kesretli talebe-
lerine ve Barla’da vefadar ve kıymetli dostlarıma ve bil-
hassa eğirdir’de fedakâr ve vefadar Hakkı ve Mehmet gi-
bi kardeşlerime ve sair umum ihvanıma binler selâm ve
dualar.
dualarınıza kuvvetli itimat eden ve
çok muhtaç bulunan kardeşiniz
Said Nursî
ì@í
alâkadar:
ilgili, ilişki.
bilhassa:
özellikle.
ciddî:
gerçek olarak, hakikaten.
dâhil:
girme, içinde olma.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
emvat:
ölüler.
fedakâr:
kendini veya şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
halis:
samimî, her amelini yalnız
Allah rızası için işleyen.
halisâne:
temiz kalplilikle, sami-
mî bir şekilde, sırf Allah rızasını
gözeterek.
ihtiyat:
uzak görüşlü olma, gele-
ceği düşünerek tedbirli hareket
etme.
| 24 | K
astamonu
L
âhiKası
ihvan:
kardeşler.
irsal:
göndermek gönderil-
mek, yollamak.
itimat:
dayanma, güvenme.
kesretli:
çokluğu olan, çok
fazla.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
maatteessüf:
ne yazık ki,
üzülerek belirteyim ki.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
muhabere:
haberleşme.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
münafık:
nifak sokan, ara bo-
zucu; kalbinde küfrü gizlediği
hâlde Müslüman görünen.
nazar:
bakış, bakış açısı.
nurs:
Risale-i Nur’un müellifi
Bediüzzaman Said Nursî’nin
doğduğu, Bitlis’in Hizan kaza-
sının İsparit nahiyesine bağlı
olan köy.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sadık:
doğru, gerçek; sözün-
de, vaadinde, işinde doğru
olan.
sair:
diğer, başka, öteki.
selâm:
barış, rahatlık, selâ-
met ve esenlik dileme.
talebe:
öğrenci.
tebliğ:
ulaştırmak, bildirmek.
teşrik:
ortak etme.
umum:
bütün.
vefadar:
sözünde ve dostlu-
ğunda devamlı olan, vefalı
dost.
vilâyet:
il.
zuhur:
ortaya çıkma.
1...,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23 25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,...478
Powered by FlippingBook