‡
1
·
s
øp
¡«/
a r
øn
en
h ¢o
Vr
Qn
’r
Gn
h o
™r
Ñ° s
ùdG o
äGn
ƒ'
ª° s
ùdG o
¬n
d o
íu
Ñ°n
ùo
J{ r
øn
e /
¬p
ª°r
SÉp
H
(1)
z/
?p
ó r
ªn
ë
p
H
o
íu
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
A r
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
p
Qƒt
ædG p
?p
FÉn
°Sn
Q p
±h o
ôo
M p
On
ón
©p
H o
¬o
JÉn
c n
ôn
Hn
h $G o
án
ª r
Mn
Qn
h r
ºo
µ` r
«n
?n
Y o
?n
Ó° s
ùdn
G
(2)
n
Ú/
e'
G p
án
ª'
«p
?r
dGp
?r
ƒn
j '
‹p
G p
ABG n
ƒn
¡r
dGp
‘
p
án
?u
ãn
ªn
ào
Ÿr
Gn
h p
án
Fh o
ôr
?n
ªr
dGn
h p
án
Hƒo
à`r
µn
Ÿr
G
Aziz, Sıddık, Mübarek Kardeşlerim ve Hizmet-i
Kur’âniye ve İmaniyede İhlâslı ve Kuvvetli ve
ŞanlıArkadaşlarım!
Cenab-ı Hakka hadsiz şükür ve hamd ederim ki,
İhti-
yarlar Risalesi’
ndeki ümidimi ve
Müdafaat
risalesindeki
iddiamı sizinle tasdik ettirdi.
evet,
(3)
p
ón
Hn
’r
G n
‹p
G p
?n
Rn
’r
G n
øp
e p
äGs
Qs
õdGp
On
ón
©p
H o
ór
ªn
ër
dG!
, sizin ile
otuz bine mukabil gelen otuz Abdurrahman’ı, belki yüz
otuz, belki bin yüz otuz Abdurrahman’ı
Risaletü’n-Nur
’a
ihsan etti. Hem unutulmayan, her vakit yanımda bulu-
nan kardeşlerim
Risale-i Nur
’a sizin gibi pek ciddî sahip
ve muhafız ve vâris ve hakikatbin ve kıymetşinas zatların
benim yerimde benden daha kuvvetli ihlâslı olarak vazi-
fe-i kur’âniye ve imaniyede çalıştıklarını gördüğümden,
kemal-i ferah ve sürur ve itminan ve istirahat-i kalp ile
ecelimi ve mevtimi ve kabrimi karşılıyorum, bekliyorum.
K
astamonu
L
âhiKası
| 17 |
ma, dava etme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
istirahat-i kalp:
kalbin rahatla-
ması, iç huzur.
kemal-i ferah:
mükemmel bir fe-
rahlık.
kemal-i itminan:
tam bir huzur
ve güven.
kemal-i sürur:
tam bir sevinç,
mutluluk.
kıymetşinas:
kıymet bilen, kıy-
met tanıyan, değer bilen.
mevt:
ölüm.
muhafız:
herhangi bir şeyi koru-
makla vazifeli olan kişi.
mukabil:
karşılık.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müdafaat:
savunmalar.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
Risaletü’n-nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eserleri-
nin adı.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şan:
yüksek makam, rütbe.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd
etme.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
vâris:
mirasçı.
vazife-i imaniye:
imanla ilgli va-
zife, görev.
vazife-i Kur’âniye:
Kur’ân’la ilgili
vazife, Kur’ân vazifesi.
zat:
kişi, şahıs.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
ciddî:
gerçek olarak, hakika-
ten.
ecel:
her canlının Allah tara-
fından takdir edilen ölüm
vakti.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikatbin:
hakikati gören,
hakikati anlayan, hakikate
inanan.
hamd:
Allah’a karşı şükran ve
memnuniyetini onu överek
bildirme.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’ân hakikatlerinin ikna
edici ve ilmî delillerle anlaşıl-
masına hizmet etme.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân
hizmeti.
iddia:
bir fikri ısrarla savun-
1.
Öyle bir Zatın adıyla ki, “Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar Onu tesbih ederler. Ve
hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin.” (İsra Suresi: 44.)
2.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı, kıyamete kadar okunan ve yazılan Risale-i Nur’ların
havada temessül eden harfleri adedince, üzerinize olsun.
3.
Ezel ile ebed arasındaki zerreler adedince Allah’a hamd olsun ki.