Kastamonu Lahikası - page 20

büyük bir nimete ve muvaffakıyete sizin gibi hakikatli ta-
lebelerin iştirak ve sa’y ü gayretleriyle mazhariyetim nok-
tasında,
Risale-i Nur
hesabına ebede kadar iftihar ede-
rim.
Nur İskeleMemuru Sabri Kardeş!
sabri, süleyman ve Hüsrev, üçünüz sohbetinde, be-
nim de iki cihette, belki üç cihette iştirakim var.
Nur FabrikasıNamSahibiHafızAliKardeş!
Fevkalâde mektubun, ehemmiyetsiz şahsiyetim hariç
kalmak şartıyla, bana harika göründü. senin, halis ve
yüksek dirayetin, terakkide olduğunu gösterdi. Bana, “İş-
te çok Abdurrahmanları taşıyan bir Ali” dedirdi.
Mustafa’lar, Küçük Ali, Mübarek ve Münev-
verKardeşler!
Mektubunuz, Büyük Ali’nin mektubu gibi acip bir ha-
kikati ifade eder. o hakikat,
Risale-i Nur
hakkında hak-
tır. Fakat benim haddim değil ki, o hududa gireyim.
evet,
(1)
n
?«/
FBG n
ô°r
Sp
G »/
æn
H p
ABÉ n
«p
Ñr
fn
Én
c »/
às
e o
G o
ABÉ n
ª n
? o
Y
ferman etmiş.
gavs-ı Azam Şah-ı geylânî, İmam-ı gazalî, İmam-ı
rabbanî gibi hem şahsen, hem vazifeten büyük ve harika
zatlar bu hadisi, kıymettar irşadatlarıyla ve eserleriyle
fiilen tasdik etmişler. o zamanlar bir cihette ferdiyet
zamanı olduğundan, hikmet-i rabbaniye onlar gibi
feritleri ve kudsî dâhîleri ümmetin imdadına göndermiş.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
cihet:
yön.
dâhî:
son derece zeki, anlayışlı,
deha sahibi.
dirayet:
zekâ, anlayış, incelikleri
kavrayış.
ebed:
sonsuzluk, daimîlik.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
ferdiyet:
teklik, birlik, fertlik.
ferit:
yüksek, eşsiz bir makama
çıkmak.
ferman:
emir, buyruk.
fevkalâde:
olağanüstü.
fiilen:
fiille, davranış ve hareketle.
Gavs-ı azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
namı.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm) ait
söz, emir, fiil veya Hz. Peygambe-
rin onayladığı başkasına ait söz, iş
veya davranış.
hâk:
doğruluk, gerçek, hakikat.
hakikat:
gerçek, esas.
halis:
samimî, her amelini yalnız
Allah rızası için işleyen.
hariç:
bir şeyin dışında kalma.
harika:
olağanüstü vasıflar taşı-
yan ve hayranlık hissi uyandıran.
hikmet-i Rabbaniye:
Cenab-ı
Hakk’ın terbiye ve idaresinin ga-
yeli ve maksatlı olması.
hudut:
sınırlar.
iftihar:
gurur, övünme.
imdat:
yardım.
irşadat:
irşatlar, uyarmalar,
doğru yolu göstermeler.
iştirak:
katılma, ortak olma.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kudsî:
mukaddes, yüce.
mazhariyet:
görünme ve te-
zahür yeri olma; nail olma,
şereflenme.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
münevver:
nurlu, ışıklı, par-
lak.
nam:
ad, isim, lakap.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sa’y:
iş, çalışma, çabalama.
şahsen:
şahıs itibarıyla, şahıs-
ça, bizzat, kendisi.
şahsiyet:
kişilik.
talebe:
öğrenci.
tasdik:
doğrulama, onayla-
ma.
terakki:
yükselme, ilerleme.
ümmet:
Müslümanların ta-
mamı; bütün Müslümanlar.
vazifeten:
vazife olarak, vazi-
fe ile.
zat:
kişi, şahıs.
1.
Ümmetimin âlimleri, İsrailoğullarının peygamberleri mesabesindedirler. (Keşfü’l-Hafâ, 2:64.)
| 20 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19 21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,...478
Powered by FlippingBook