İşaratü'l İ'caz - page 51

Sual:
Hakaik-ı nisbiyenin ne kıymeti var ki, onun için
şerler istihsan edilecek?
Cevap:
Hakaik-ı nisbiye denilen şeyler, kâinatın ecza-
sı arasında bulunan rabıtalardır. Ve kâinattaki nizam, an-
cak hakaik-ı nisbiyeden doğmuştur. Ve hakaik-ı nisbiye-
den kâinatın envaına bir vücud-i vahit in’ikâs etmiştir.
Hakaik-ı nisbiye, büyük bir ölçüde hakaik-ı hakikiyeden
çoktur. Hatta bir zatın hakaik-ı hakikiyesi yedi ise, haka-
ik-ı nisbiyesi yedi yüzdür. Binaenaleyh, kubuh ve şerde
şer varsa da, kalildir.
Malûmdur ki, şerr-i kalil için hayr-ı kesîr terk edilmez;
terk edilirse, şerr-i kesîr olur; zekât ve cihadda olduğu
gibi.
evet
(1)
Én
gp
OGn
ó°r
Vn
Ép
H o
ABÉ n
«°r
Tn
’r
G o
±n
ôr
©o
J Én
ªs
fp
G
meşhur kaziyeden
maksat, birşeyin zıddı, o şeyin hakaik-ı nisbiyesinin vü-
cut veya zuhuruna sebeptir. Meselâ, kubuh olmasaydı ve
hüsünlerin arasına girmeseydi, hüsnün gayr-i mütenahi
olan mertebeleri tezahür etmezdi.
Sual:
(2)
n
âr
ªn
©r
fn
G
fiil
(3)
p
܃°o
†r
¨n
e
ism-i mef’ul,
(4)
n
Ú
u
dBÉ°n
V
ism-i fail olarak zikirlerinde; ve keza, üçüncü fırkanın sı-
fatını ve ikinci fırkanın sıfatına terettüp eden akıbetini ve
birinci fırkanın ünvan-ı sıfâtını aynen zikretmekte ne gi-
bi bir hikmet vardır?
Cevap:
“nimet” ünvanı, nefsin daima meylettiği bir
lezzet olduğundan ihtiyâr edilmiştir. Fiil-i mazi olarak zik-
rindeki sebep, evvelce beyan edilmiştir.
hüsün:
güzellik.
ihtiyâr:
irade, tercih.
in’ikâs:
aksetme, yansıma.
ism-i fail:
fiili, işi, eylemi yapan,
özne.
ism-i mef’ul:
sıfat fiil.
istihsan:
güzel bulma, beğenme.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kalil:
az.
kaziye:
iddiayı ispat etmek mak-
sadıyla ileri sürülen mesele.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kıymet:
değer.
kubuh:
çirkin iş, kötü iş; kabahat,
kötülük, çirkinlik.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mertebe:
derece, basamak.
meselâ:
misal olarak, şunun gibi,
söz gelişi, faraza.
meyil:
rağbet, itibar.
nefis:
insandaki bedenî canlılık;
yeme, içme, şehvet gibi biyolojik
ihtiyaçlara duyulan tabiî istek.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nizam:
düzen, düzgünlük; kaide,
kanun.
rabıta:
münasebet, alâka, bağ.
sıfat:
hâl, keyfiyet, nitelik, vasıf.
sual:
soru.
şer:
kötülük.
şerr-i kalil:
az miktardaki günah,
kötülük; zararı az miktarda olan.
şerr-i kesîr:
büyük kötülük, çok
olan fenalık; daha büyük günah.
terettüp:
ait olma, icap etme, ge-
rekme.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya çıkma.
ünvan:
ad, isim.
ünvan-ı sıfât:
özelliklerinin, sıfat-
larının adı, ünvanı.
vücud-i vahit:
bir olan varlık, bi-
rin varlığı.
vücut:
varlık.
zikir:
anma, bildirme.
zuhur:
görünme, belli olma, orta-
ya çıkma.
akıbet:
sonuç, netice.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
cihad:
Allah yolunda savaşma.
ecza:
cüzler, parçalar, kısımlar.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
evvelce:
daha önce.
fırka:
topluluk.
fiil:
iş, hareket.
fiil-i mazi:
bir işin geçmiş za-
manda işlendiğini bildiren
siga, kip.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, so-
nu olmayan, nihayetsiz.
hakaik-ı hakikiye:
göreceli
olmayan, başkasına mukaye-
se edilmeden varlığı bilinen
gerçekler.
hakaik-ı nisbiye:
göreceli
olan, başkasına mukayese ile
varlığı bilinen gerçekler.
hayr-ı kesîr:
çok hayır, içinde
pek çok hayır ve fayda bulu-
nan.
hikmet:
gizli sebep, gaye.
1.
Her şey ancak zıtlarıyla bilinir.
2.
Nimetlendirdin. (Faiha Suresi: 7.)
3.
Gazaba uğrayanlar. (Fatiha Suresi: 7.)
4.
Hak yoldan sapanlar. (Fatiha Suresi: 7.)
İşaratü’l-İ’caz | 51 |
f
aTiha
S
ureSi
1...,41,42,43,44,45,46,47,48,49,50 52,53,54,55,56,57,58,59,60,61,...576
Powered by FlippingBook