İşaratü'l İ'caz - page 41

kadar dünyada, daire-i esbap, daire-i itikada galip ise de;
ahirette hakaik-ı itikadiye tamamen tecelli etmekle, dai-
re-i esbaba galebe edecektir. Buna binaen, bu dairelerin
her birisi için ayrı ayrı makamlar, ayrı ayrı hükümler var-
dır; ve her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lâ-
zımdır. Aksi takdirde, daire-i esbapta iken tabiatıyla,
vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan, Mutezile olur
ki; tesiri esbaba verir. Ve keza, daire-i itikatta iken ru-
huyla imanıyla daire-i esbaba bakan da, esbaba kıymet
vermeyerek, Cebriye mezhebi gibi, tembelcesine bir te-
vekkülle nizam-ı âleme muhalefet eder.
é
@
è
(1)
o
óo
Ñr
©n
f n
?És
jp
G
?
zamirinde iki nükte vardır.
Birincisi
: Mâkablinde zikredilen sıfât-ı kemaliyenin,
?
zamirinde müstetir ve mutazammın olduğuna işarettir.
Çünkü, o sıfatların birer birer tadadından hâsıl olan bü-
yük bir şevkle gayptan hitaba, yani ism-i zahir’den şu
?
zamirine iltifat ve intikal olmuştur. demek
?
zamirinin
mercii, geçen sıfât-ı kemaliye ile mevsuf olan zattır.
İkincisi
: elfaz okunurken manalarını düşünmek,
belâgat mezhebinde vacip olduğuna işarettir. Çünkü,
manalar düşünülürse, nazil olduğu gibi okunur; ve o
okuyuş, tabiatıyla, zevkiyle hitaba incirar eder. Hatta
sona erme.
intikal:
bir konudan başka konu-
ya geçme, bir konu vasıtasıyla
başka bir konuyu anlama.
ism-i zahir:
Esma-i Hüsnadan Ce-
nab-ı Hakkın varlığının eserleriyle
ve delilleriyle aşikâr ve görünür
olduğunu ifade eden ismi.
keza:
böylece, aynı şekilde.
kıymet:
değer.
mâkabl:
öndeki, üstteki.
mana:
anlam.
merci:
merkez, kaynak.
mevsuf:
vasıflanmış, nitelenmiş.
mezhep:
bir dinin bazı noktalarda
görüş farkları bulunan kollarından
her biri.
muhalefet:
karşı olanlar.
mutazammın:
içine alan, kapsa-
yan, havi.
Mutezile:
aklı asıl olarak kabul
eden ve felsefenin de etkisinde
kalarak Kur’ân ile hadisi akıllarına
uydurmaya çalışa Ehl-i Sünnetten
ayrı batıl mezhep.
müstetir:
gizlenen, gizli, saklı, ör-
tülü.
nazil:
nüzul eden, inen.
nizam-ı âlem:
Cenab-ı Hakkın kâ-
inata koymuş olduğu düzen, dün-
ya düzeni.
sıfat:
vasıf, nitelik.
sıfât-ı kemaliye:
olgunluk belirti-
si olan vasıflar.
şevk:
keyif, neşe, sevinç.
tadat:
birer birer söyleme, tek tek
zikretme, sayıp dökme, sayım.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tevekkül:
Allah’a dayanma ve gü-
venme, gücünün yetmediği yerde
Allah’tan bekleme.
vacip:
dinî bakımdan yapılması
şart olan, kesinlik bakımından
farzdan sonra gelen.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve esas-
sız düşünce.
zikir:
anma, bildirme.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
belâgat:
söz ve yazıda sanatlı
ve tesirli ifade; sözün güzel ol-
makla beraber yerinde, hâl ve
makama uygun olması.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
cebriye:
insanın kaderinin
mahkûmu olup, seçme gücü
ve iradesinin olmadığını savu-
nan batıl mezhep.
daire-i esbap:
sebepler daire-
si, sebep ve kanunların bulun-
duğu yer olan maddî âlem, fi-
illerin, işlerin, oluşların sebep-
lere bağlandığı âlem.
daire-i itikat:
itikat, inanç da-
iresi.
elfaz:
lâfızlar, kelimeler.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
gayp:
gizli olan, görünmeyen
şeyler ve alemler.
hakaik-ı itikadiye:
itikada,
imana ait hakikatler, inançla
ilgili gerçekler.
hâsıl:
elde edilenlerin hepsi,
meydana gelme.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu
kılma.
iltifat:
güzel sözler söyleyerek
birini samimî olarak okşama.
incirar:
bir neticeye doğru çe-
kilerek sona erme, çekilip bir
1.
Ancak Sana kulluk ederiz. (Fatiha Suresi: 5.)
İşaratü’l-İ’caz | 41 |
f
aTiha
S
ureSi
1...,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40 42,43,44,45,46,47,48,49,50,51,...576
Powered by FlippingBook