İşaratü'l İ'caz - page 35

insanların me’lûf ve malûmları olmayan manaları ve ha-
kikatleri zihinlerine yakınlaştırıp kabul ettirmekten iba-
rettir. Meselâ, “yed”in mana-i mecazîsi insanlara me’nus
olmadığından, mana-i hakikînin şekliyle, lâfzıyla gösteril-
mesi zarureti vardır.
é
@
è
(1)
! o
ór
ªn
?r
Gn
Evvelâ
: Bu kelimeyi mâkabline bağlattıran cihet-i mü-
nasebet, rahman ve rahîm’in delâlet ettikleri nimetlerin
hamd ve şükürle karşılanması lüzumundan ibarettir.
Saniyen
: Şu
! o
ór
ªn
?r
Gn
cümlesi, her biri niam-ı esasiye-
den birine işaret olmak üzere, kur’ân’ın dört suresinde
(2)
tekerrür etmiştir. o nimetler de, “neş’e-i ulâ ile neş’e-i
ulâda beka, neş’e-i uhra ile neş’e-i uhrada beka” nimet-
lerinden ibarettir.
Salisen
: Bu cümlenin kur’ân başlangıcı olan Fatiha
suresine fatiha, yani başlangıç yapılması neye binaen-
dir?
Cevap
: kâinatın ve dolayısıyla insanların hilkatindeki
hikmet ve gaye,
(3)
p
¿ho
óo
Ñ`r
©n
«p
d s
’p
G ¢n
ùr
fp
’r
Gn
h s
øp
ér
dG o
âr
?n
?n
N Én
en
h
ferman-ı celîlince, ibadettir. Hamd ise, ibadetin icmalî bir
sureti ve küçük bir nüshasıdır.
! o
ór
ª`n
?r
Gn
’ın bu makamda
zikri, hilkatin gayesini tasavvur etmeye işarettir.
mana-i hakikî:
gerçek, doğru, asıl,
mana.
mana-i mecazî:
mecazî mana, bir
kelimenin veya lâfzın gerçek an-
lamının dışında başka bir anlam-
da kullanıldığındaki mana.
me’lûf:
alışılmış, ülfet edilmiş.
me’nus:
alışılmış, alışık, ünsiyet
edilmiş.
meselâ:
örneğin.
neş’e-i uhra:
ölüm ile ölümden
sonra yeniden dirilme, ikinci diri-
liş.
neş’e-i ulâ:
ilk yaratılış; ruhun be-
dene girişi.
neş’et:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
niam-ı esasiye:
temel, esas ni-
metler, lüzumlu nimetler.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
rahman:
sonsuz merhamet sahi-
bi ve şefkatle bütün varlıkları rı-
zıklandıran Allah.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
şükür:
teşekkür.
tasavvur:
bir şeyi zihinde şekil-
lendirme, düşünme.
tekerrür:
tekrarlanma.
uhra:
ahiret, öbür dünya.
yed:
el.
zaruret:
zorunluluk, mecburiyet.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, son-
suzluk.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
cihet-i münasebet:
münase-
bet sebebi, alâka yönü, alâka
vesilesi.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
evvelâ:
öncelikle.
ferman-ı celîl:
yüce ferman,
yüce buyruk, emir.
hakikat:
gerçek, doğru.
hamd:
teşekkür, şükran.
hikmet:
İlahî gaye, yüksek bil-
gi, fayda.
hilkat:
yaratılma, yaratılış.
icmal:
öz, özet.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
mâkabl:
öndeki, üstteki.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mana:
anlam.
1.
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Allah’a mahsustur. IFatiha Suresi:
2.)
2. En’am, Kehf, Fatır ve Sebe’ sureleridir.
2.
Ben, cinleri ve insanları ancak bana iman ve ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi:
56.)
İşaratü’l-İ’caz | 35 |
f
aTiha
S
ureSi
1...,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34 36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,...576
Powered by FlippingBook