(1)
p
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdn
G
Bu iki sıfatın lâfza-i Celâlden sonra zikirlerini icap
eden münasebetlerden,
Birisişudurki:lâfza-i Celâlden celâl silsilesi tecelli et-
tiği gibi, bu iki sıfattan dahi cemal silsilesi tecelli ediyor.
Evet,herbirâlemdeemirvenehiy,sevapveazap,
tergipveterhip,tesbihvetahmit,havfverecagibipek
çokfüruat,celâlvecemalintecellisiyleteselsüledegel-
mektedir.
İkincisi:
Cenab-ı Hakkın ismi zat-ı Akdes’ine ayn ol-
duğu cihetle, lâfza-i Celâl,
sıfât-ıayniyeye
işarettir;
p
º«/
Ms
ôdn
G
de fiilî olan
sıfât-ıgayriyeye
imadır.
p
ø'
ªr
Ms
ôdn
G
dahi
ne
ayn
, ne
gayr
olan
sıfât-ıseb’a
’ya remizdir. zira
rahman,
“rezzak” manasındadır. rızık, bekaya sebep-
tir. Beka, tekerrür-i vücuttan ibarettir. Vücut ise, birinci-
si
mümeyyize
, ikincisi
muhassısa
, üçüncüsü
müessire
ol-
mak üzere
ilim,irade,kudret
sıfatlarını istilzam eder. Be-
ka dahi, semere-i rızık mahsulü olduğu için,
basar,sem’,
kelâm
sıfatlarını iktiza eder ki; merzuk, istediği zaman ih-
tiyacını görsün, istediği zaman işitsin, aralarında vasıta
bulunduğu takdirde o vasıta ile konuşsun. Bu altı sıfat,
şüphesiz birinci sıfatı olan “
hayat
”ı istilzam ederler.
Sual:
rahman büyük nimetlere,
rahîm
küçük ni-
metlere delâlet ettikleri cihetle,
rahîm
’in
rahman
’dan
sonra zikri, yukarıdan aşağıya inmek manasına olan
için olan iktidar, güç.
istilzam:
gerekli görme, lüzumlu
görme.
Kelâm:
söz, konuşma.
Kudret:
Allah’ın bütün varlığı çev-
releyen ezelî kuvveti.
lâfza-i celâl:
Allah lâfzı, kelimesi.
mahsul:
ürün.
mana:
anlam.
merzuk:
rızıklanmış, ihtiyaçları
verilmiş.
muhassıs:
tahsis eden, has kılan.
müessir:
eser sahibi; tesir eden;
işleyen, hükmünü yürüten.
mümeyyiz:
temyiz eden, seçen;
ayıran, iyiyi kötüyü, eğriyi doğru-
yu ayırt eden.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
nehiy:
yasaklama, menetme, bir
işin yapılmaması konusunda tem-
bihte bulunma.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
rahman:
sonsuz merhamet sahi-
bi ve şefkatle bütün varlıkları rı-
zıklandıran Allah.
reca:
umma, ümit hâli.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delâlet
eden işaret ve şekil.
rezzak:
bütün yaratılmışların rız-
kını veren ve ihtiyaçlarını karşıla-
yan Allah.
rızık:
gıda, yiyecek, besin.
Sem’:
işitme.
sıfat:
vasıf, nitelik.
sıfat-ı ayniye:
zata mahsus olan
sıfat, zatî sıfat.
sıfât-ı seb’a:
yedi sıfat; Cenab-ı
Hakkın Hayat, İlim, Sem’, Basar,
İrade, Kudret, Kelâm sıfatları.
silsile:
birbirini takip eden şeyle-
rin meydana getirdiği sıra.
sual:
soru.
tahmit:
hamd etme, şükretme.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tekerrür-i vücut:
varlığın tekrarı,
yenilenmesi; biten bir varlığın ye-
rine yenisinin gelmesi.
tergip:
rağbet verme, isteklendir-
me.
terhip:
korkutma.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tutma,
Cenab-ı Hakkı şanına lâyık ifade-
lerle anma.
teselsül:
zincirleme, silsile hâlinde
birbirini takip etme.
vasıta:
aracı.
zat-ı akdes:
en mukaddes zat,
her türlü kusur ve noksandan
uzak ve pak olan zat; Allah.
zikir:
anma, bildirme.
âlem:
dünya, cihan.
ayn:
göz.
azap:
eziyet, işkence; büyük
sıkıntı, şiddetli acı.
Basar:
Allah’ın kendi şanına
lâyık bir tarzda görme sıfatı.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, son-
suzluk.
celâl:
sonsuz büyüklük, haş-
met, ululuk; yücelik ve haş-
met sahibi olan Allah.
cemal:
güzellik.
cenab-ı Hak:
hakkın ta kendi-
si olan şeref ve azamet sahibi
Allah.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alamet, işaret.
fiilî:
fiille ilgili, gerçekten yapı-
lan iş.
füruat:
ayrıntılar, esastan ol-
mayan meseleler.
gayr:
başka, diğer.
havf:
korku, korkma.
icap:
gerekme hâli, gerekli ol-
ma.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu
kılma.
İlim:
bilgi, marifet.
İrade:
dileme, isteme, bir şeyi
yapıp yapmama konusunda
1.
O bütün yaratıklara rızıklarını veren ve onlara karşı sonsuz merhamet ve şefkati bulunan
ve sonsuz nizam ve adalet sahibi olan Rahman; ahirette de mü’min kullarına karşı sonsuz
şefkat ve merhamet sahibi olup sonsuz bağışlayıcı olan Rahîm’dir. (Fatiha Suresi: 1.)
İşaratü’l-İ’caz | 33 |
f
aTiha
S
ureSi