rezzak
manasına olan
(1)
p
ø'
ªr
Ms
ôdn
G
birinci esasa,
Gaffar
manasını ifade eden
(2)
p
º«/
Ms
ôdn
G
de ikinci esasa işaretleri
için birbiriyle bağlanmıştır.
é
@
è
(3)
p
øj
u
ódG p
?r
ƒn
j p
?p
dÉn
e
Mâkabliyleşusıfatınnazmınıiktizaedensebep
şudurki:
Şu sıfat, rahmeti ifade eden mâkabline neticedir. zira,
kıyametle saadet-i ebediyenin geleceğine en büyük delil,
rahmettir.
Evet,rahmetinrahmetolmasıvenimetinnimetolma-
sı,ancakveancakhaşirvesaadet-iebediyeyebağlıdır.
evet, saadet-i ebediye olmasa, en büyük nimetlerden
sayılan aklın, insanın kafasında yılan vazifesini görmek-
ten başka bir işi kalmaz. kezalik, en lâtif nimetlerden sa-
yılan şefkat ve muhabbet, ebedî bir ayrılık düşüncesiyle,
en büyük elemler sırasına geçerler.
Sual:
Cenab-ı Hakkın, her şeye malik olduğu bir ha-
kikat iken, burada haşir ve ceza gününün tahsisi neye bi-
naendir?
Cevap:
Şu âlemin, insanlarca hakir ve hasis sayılan
bazı şeylerine kudret-i ezeliyenin bizzat mübaşereti, aza-
met-i İlâhiyeye münasip görülmediğinden, vaz edilen es-
bab-ı zahiriyenin o gün ref’iyle, her şeyin şeffaf, parlak
mahşere çıkarması, kıyamet.
haşir:
kıyametten sonra bütün in-
sanların bir yere toplanmaları, Al-
lah’ın, ölüleri diriltip mahşere çı-
karması, kıyamet.
iktiza:
gerek, lüzum.
kezalik:
keza, bu da öyle, böyle-
ce.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah ta-
rafından tayin edilen bir vakitte
yıkılıp mahvolması.
kudret-i ezeliye:
ezele ait kudret,
başı sonu olmayan sonsuz İlâhî
kudret, kuvvet.
lâtif:
hoş.
mâkabl:
öndeki, üstteki.
malik:
sahip.
mana:
anlam.
muhabbet:
sevgi, sevme.
mübaşeret:
bir işe başlama, giriş-
me, temas.
münasip:
uygun.
nazım:
sıra, tertip, düzen.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
rahmet:
şefkat, merhamet, bağış-
lama ve esirgeyicilik.
ref:
kaldırma, giderme.
rezzak:
bütün yaratılmışların rız-
kını veren ve ihtiyaçlarını karşıla-
yan Allah.
saadet-i ebediye:
sonu olmayan,
sonsuz mutluluk.
sıfat:
vasıf, nitelik.
sual:
soru.
şeffaf:
saydam.
şefkat:
karşılıksız sevgi besleme,
içten ve karşılıksız merhamet.
tahsis:
ayırma, ödenek verme.
vaz edilme:
yaratılma, var edilme;
konulma, yerleştirilme.
âlem:
dünya, cihan.
azamet-i İlâhîye:
Allah’ın bü-
yüklüğü.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
bizzat:
kendisi, şahsen.
delil:
kanıt, tanık, burhan.
ebedî:
sonsuza kadar, sürekli.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ıztırap.
esbab-ı zahiriye:
görünürde-
ki sebepler.
Gaffar:
kulların günahlarını
çok affeden, örten, bağışlayan,
bağışlaması bol olan Allah.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakir:
aşağı, adi, itibarsız.
hasis:
ufak, değersiz.
haşir:
kıyametten sonra bü-
tün insanların bir yere toplan-
maları, Allah’ın, ölüleri diriltip
1.
Bütün yaratıklara rızıklarını veren ve onlara karşı sonsuz merhamet ve şefkati bulunan ve
sonsuz nizam ve adalet sahibi Rahman olan Allah. (Fatiha Suresi: 3.)
2.
Ahirette mü’min kullarına karşı sonsuz şefkat ve merhamet sahibi, sonsuz bağışlayıcı Rahîm
olan Allah. (Fatiha Suresi: 3.)
3.
O, hesap gününün sahibidir. (Fatiha Suresi: 4.)
İşaratü’l-İ’caz | 39 |
f
aTiha
S
ureSi