İşaratü'l İ'caz - page 49

yüksek dağlar gibi, peygamberlerin de ümmetlerini feyiz-
lendirmek için risalet zahmetlerine maruz kaldıklarına
işarettir.
İhtar:
Başka bir surede zikredilen
n
ºn
©r
fn
G n
øj/
òs
dG n
™n
e n
?p
= Ä '
`dho
Én
a
(1)
n
Ú/
ëp
dÉ° s
üdGn
h p
A B Gn
ón
¡t
°ûdGn
h n
Ú/
bu
ó°u
üdGn
h n
Ú
u
«p
Ñs
ædG n
øp
e r
ºp
¡r
«n
?n
Y *G
olan
ayet-i kerîme buradaki
(2
r
ºp
¡r
«n
?n
Y n
âr
ªn
©r
fn
G n
øj/
òs
dn
G
ayet-i celî-
lesini beyan eder.
Zaten Kur’ân’ın bir kısmı, bir kısmını
tefsir eder.
Sual:
peygamberlerin meslekleri birbirine uymadığı
gibi, ibadetleri de birbirine muhaliftir. Bunun esbabı
nedir?
Cevap:
İtikatveamelde,usulveahkâm-ıesasiyede
peygamberlerinhepsidaimdirler,sabittirler,mütehittir-
ler;ihtilâfvetefavütleriancakfüruattadır
. zaten zaman-
ların tebeddülüyle füruatın da tebeddül ve tagayyürü tabiî
bir şeydir.
evet, mevasim-i erbaada tedavi ve telebbüs gibi çok
şeyler tebeddüle uğrar. Meselâ, kışın giyilen kalın elbise
yazın tebeddüle uğrar. Veya kışın güzel tesiri olan bir ilâ-
cın, yazın fenâ tesiri olur; kullanılmaz.
kezalik,
kalbveruhlarıngıdasıolanahkâm-ıdiniyenin
füruatıda,ömr-ibeşerindevreleriitibarıylatebeddüle
uğrar.
é
@
è
müttehit:
ittihat eden, birleşen,
birleşmiş, birlik olmuş, birleşik.
ömr-i beşer:
insan ömrü, insan
hayatı.
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
sabit:
değişmeyen, hep aynı ka-
lan, önceden ayarlanmış.
sual:
soru.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
tabiî:
tabiatı gereği olan, normal,
alışılmış, olağan.
tagayyür:
değişme, başkalaşma.
tebeddül:
başkalaşma, değişme.
tefavüt:
uygunsuzluk, iki şeyin
birbirinden farklı olması.
tefsir:
Yorum, şerh.
telebbüs:
giyme, giyinme, giyim.
usul:
metot, düzen.
ümmet:
hak dine davet etmek
için Allah tarafından kendilerine
peygamber gönderilen ve bu pey-
gambere inanıp bağlanan cemaat,
topluluk.
ahkâm-ı diniye:
dine ait hü-
kümler, dinle ilgili hükümler.
ahkâm-ı esasiye:
asıl hüküm-
ler, temel hükümler.
amel:
iş, uygulama, yapma.
ayet-i celîle:
azîm ve yüce
manaları ihtiva eden ayet.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın aye-
ti; azamet ve şerefi olan ayet.
beyan:
anlatma, açıklama.
daim:
devam eden, devamlı,
sürekli.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
füruat:
ayrıntılar, esastan ol-
mayan meseleler.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlat-
ma, uyarı.
ihtilâf:
ayrılık, bir konuda
farklı görüş ve düşünüş, fikir
ayrılığı.
itikat:
inanç, iman.
kezalik:
keza, bu da öyle,
böylece.
maruz:
uğramak, etkilenmek.
meselâ:
örneğin.
mevasim-i erbaa:
dört mev-
sim.
muhalif:
muhalefet eden, bir
fiil ve düşünceye karşı zıt dü-
şüncede bulunan.
1.
İşte onlar, Allah’ın kendilerine pek büyük nimetler bağışladığı peygamberler, sıddıklar,
şehitler ve salih kimselerle beraberdirler. (Nisâ Suresi: 69.)
2.
Kendilerine nimet ve ihsanda bulundukların. (Fatiha Suresi: 7.)
İşaratü’l-İ’caz | 49 |
f
aTiha
S
ureSi
1...,39,40,41,42,43,44,45,46,47,48 50,51,52,53,54,55,56,57,58,59,...576
Powered by FlippingBook