İşaratü'l İ'caz - page 38

evet,
(1)
o
ôn
ªn
?r
dGn
h ¢o
ùr
ªs
°ûdGn
h /
¬p
H o
?ƒo
ét
ædG ip
ôr
é
n
J
@ m
?n
?n
a r
øp
e ! r
ºn
c ! o
ór
ªn
ër
dn
G
(2)
n
øj/
óp
LÉn
°S ?/
d r
ºo
¡o
àr
jn
Gn
Q
’de olduğu gibi, burada da ukalâ-
ya mahsus cem sigasıyla gayr-i ukalâ cemlendirilmiştir.
Bu ise, kavaide muhaliftir?
evet,
âleminihtivaettiğiuzuvlarınbirerâkıl,birermü-
tekellimsuretindetasavvuredilmesi,belâgatinenmak-
bulbirprensibidir.
zira, kâinatın “âlem” ile tesmiyesi,
kâinatın sâniine olan delâleti, şahadeti, işareti içindir.
Binaenaleyh, kâinatın uzuvları da, sânia olan delâletleri,
şahadetleri için, birer âlem olmaları icap eder. öyle ise,
sâniin o uzuvları terbiyesinden ve o uzuvların da sânii
ilâm etmelerinden anlaşılır ki, o uzuvlar birer hayy, birer
âkıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmiştir, bina-
enaleyh, bu cemde kavaide muhalefet yoktur.
é
@
è
(3)
º«/
Ms
ôdn
G p
ø'
ªr
Mq
ôdn
G
Mâkabliylebuikisıfatınnazmınıicapedenşöylebir
münasebetvardırki:
Birimenfaatlericelp,diğerimazarratlarıdefetmek
üzere,terbiyeninikiesasıvardır
.
âkıl:
akıl sahibi, akıllı.
âlem:
dünya, cihan.
belâgat:
söz ve yazıda sanatlı ve
tesirli ifade; sözün güzel olmakla
beraber yerinde, hâl ve makama
uygun olması.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
celp:
çekme, çekiş, kendine çek-
mek.
cem:
çoğul.
defetmek:
kovmak, uzaklaştır-
mak.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, işaret.
gayr-i ukalâ:
akıllılar dışındaki.
hay:
diri, sağ, canlı.
i’lâm:
bildirme, bildirilme, anlat-
ma, haberdar etme.
icap:
gerekme hali, gerekli olma.
ihtiva:
içine alma, kapsama.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kavaid:
kaideler, usuller, kurallar,
prensipler.
mâkabl:
öndeki, üstteki.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli.
mazarrat:
zararlar, ziyanlar, zarar
vermeler.
menfaat:
fayda.
muhalefet:
uygun olmama, ayrı-
lık; zıtlık.
muhalif:
zıt, aykırı.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
mütekellim:
söyleyen, konuşan,
birinci şahıs.
nazım:
sıra, tertip, düzen.
prensip:
temel fikir, temel bilgi,
esas, ilke.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak
yaratan Allah.
sıfat:
vasıf, nitelik.
siga:
kip, fiilin çekiminden
meydana gelen; şahıs, zaman
ve vasfı değiştiren hâl.
şahadet:
şahit olma, şahitlik;
açık alâmet, işaret.
tasavvur:
bir şeyi zihinde şe-
killendirme, düşünme.
tesmiye:
isimlendirme, ad
verme.
ukalâ:
akıllılar, akıllı olanlar.
uzuv:
bir canlıyı meydana ge-
tiren parçacıklardan her biri,
organ.
1.
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah’a mahsustur. Allah’ın nice
felekleri var ki, içinde yıldızlar, güneş ve ay dönüp dururlar.
2
. Onları bana secde ederken gördüm. (Yusuf Suresi: 4.)
3.
O bütün yaratıklara rızıklarını veren ve onlara karşı sonsuz merhamet ve şefkati bulunan
ve sonsuz nizam ve adalet sahibi olan Rahman; ahirette de mü’min kullarına karşı sonsuz
şefkat ve merhamet sahibi olup sonsuz bağışlayıcı olan Rahîm’dir. (Fatiha Suresi: 3.)
f
aTiha
S
ureSi
| 38 | İşaratü’l-İ’caz
1...,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37 39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,...576
Powered by FlippingBook