Kur’ân Nedir, Tarifi Nasıldır?
kUr’Ân,
•
şukitab-ıkebir-ikâinatınbirtercüme-iezeliyesi;
•
veâyât-ıtekviniyeyiokuyanmütenevvidillerininter-
cüman-ıebedîsi;
•
veşuâlem-igaypveşahadetkitabınınmüfessiri;
•
vezemindevegöktegizliesma-iİlâhiyeninmanevî
hazinelerininkeşşafı;
•vesutur-ihâdisatınaltındamuzmerhakaikınmiftahı;
•
veâlem-işahadetteâlem-igaybınlisanı;
•
veşuâlem-işahadetperdesiarkasındaolanve
âlem-i gaypcihetindengeleniltifatat-ıebediye-i
rahmaniyevehitabat-ıezeliye-iSübhaniyeninhazi-
nesi;
•
veşuİslâmiyetâlem-imanevîsiningüneşi,temeli,
hendesesi;•veavalim-iuhreviyeninmukaddesharitası;
•
vezatvesıfâtveesmaveşuun-iİlâhiyeninkavl-işa-
rihi,tefsir-ivazıhı,bürhan-ıkàtıı,tercüman-ısâtıı;
•
veşuâlem-iinsaniyetinmürebbîsi;
•
veinsaniyet-ikübraolanİslâmiyet’inmâveziyası;
•
venev-ibeşerinhikmet-ihakikiyesi;
•
veinsaniyetisaadetesevkedenhakikîmürşidive
hâdîsi;
âlem-i gayp:
gayp âlemi, görün-
meyen, fakat varlığı kesin olan ve
mahiyeti Allah tarafından bilinen
başka dünyalar.
âlem-i insaniyet:
insanlık âlemi.
âlem-i manevî:
maneviyata ait
âlem, maneviyat âlemi.
âlem-i şahadet:
gözle gördüğü-
müz, şahit olduğumuz âlem, kâi-
nat.
avalim-i uhreviye:
ahiret âlemle-
ri.
âyât-ı tekviniye:
kâinatta yaratı-
lan varlıkların Cenab-ı Hakkın var-
lık ve birliğine olan işaretleri, delil
oluşları.
bürhan-ı kàtı:
kat’î, kesin delil; en
sağlam, şeksiz delil, her hangi bir
şüphe bırakmayan delil.
cihet:
yan, yön, taraf.
esma:
adlar, isimler.
esma-i İlâhiye:
Allah’ın isimleri.
hâdî:
doğru yolu gösterici, doğru
yola sevk edici.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hakaik:
hakikatler, doğrular, ger-
çekler.
hakikî:
gerçek.
hazine:
zengin ve değerli kaynak.
hendese:
geometri.
hikmet-i hakikî:
gerçek hikmet.
hitabat-ı ezeliye-i Sübhaniye:
bütün kusur ve noksanlıklardan
uzak olan Allah’ın cinlerle ve in-
sanlarla konuşması olan Kur’ân-ı
Kerîm.
iltifatat-ı ebediye-i rahmaniye:
bütün canlıların rızıklarını veren
Cenab-ı Hakkın sonsuz şefkati ve
yarattıklarına iltifat edip sevmesi.
insaniyet:
insanlık, bütün insan-
lar.
insaniyet-i kübra:
en büyük in-
sanlık, İslâmiyet.
kavl-i şarih:
şerh eden, açıklayan,
yorumlayan söz.
keşşaf:
keşfeden, gizli bir şeyi
meydana çıkaran.
kitab-ı kebir-i kâinat:
kâinat de-
nilen büyük kitap.
lisan:
dil.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
miftah:
açan alet, anahtar.
mukaddes:
takdis edilmiş, kutsal,
aziz, temiz.
muzmer:
gizli, saklı, örtülü, dışa
vurulmamış, açığa çıkmamış.
müfessir:
tefsir eden, açıklayan,
m
ukaddeme
| 24 | İşaratü’l-İ’caz
kısa bir şeyi genişletip anlamı-
nı ortaya koyan, kapalı söy-
lenmiş bir şeyi açıp anlatarak
anlamını ve maksadını açığa
çıkaran.
mürebbî:
terbiye eden, terbi-
ye veren, yetiştiren.
mürşit:
irşat eden, doğru yo-
lu gösteren, rehber, kılavuz.
mütenevvi:
aynı cinsten ol-
mayan, nevi nevi, çeşit çeşit.
nev-i beşer:
insanoğlu, insan-
lar.
saadet:
mutluluk.
sevk:
yöneltme, gönderme.
sıfât:
vasıflar, sıfatlar, nitelik-
ler, özellikler.
sutur-ı hâdisat:
hâdiselerin
satırları.
Sübhaniye:
bütün kusur ve
noksanlıklardan uzak olan Al-
lah’a ait, Allah ile ilgili, Allah’a
mahsus, İlâhî.
şahadet:
gözle görülen şeyler,
varlıklar, dünya.
şuun-i İlâhiye:
Cenab-ı Hakka
ait işler, faaliyetler, olaylar, hâ-
diseler.
tarif:
bir şeyi bütün vasıflarını
içine alacak şekilde anlatma.
tefsir-i vazıh:
açık, anlaşılır
yorum.
tercüman-ı ebedî:
ebedî ter-
cüman; Allah’ın sözü olan
Kur’ân-ı Kerîm.
tercüman-ı sâtı:
parlak, nur
saçan tercüman, çevirmen.
tercüme-i ezeliye:
ezelî ter-
cüme; Allah’ın kelâmı olan ve
bütün varlıkların mana, mahi-
yet ve vazifelerini açıklayan
mevcudatın tercümesi hük-
mündeki Kur’ân-ı Kerîm.
zemin:
yeryüzü.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.