İşaratü'l İ'caz - page 20

otuz bine kadar semere-i uhrevî veren hurufatının her bi-
rine ait,
İşaratü’l-İ’caz
’ın azamî ihtimamla onlardaki
i’caz-ı göstermeye çalışması, elbette israf değil, ayn-ı ha-
kikattir.
Dördüncüsü:
kur’ân-ı Hakîm’in kelâm-ı ezelîden gel-
mesi ve bütün asırlardaki bütün tabakat-ı beşere hitap et-
mesi hasebiyle, manasında bir camiiyet ve külliyet-i hari-
ka vardır. İnsandaki akıl ve lisan gibi, bir anda yalnız bir
meseleyi düşünmek ve yalnız bir lâfzı söylemek gibi cüz’î
değil, göz misillü muhit bir nazara sahip olmak gibi, ke-
lâm-ı ezelî dahi bütün zamanı ve bütün taife-i insaniyeyi
nazara alan bir külliyette bir kelâm-ı İlâhîdir. elbette
onun manası, beşer kelâmı gibi cüz’î bir manaya ve hu-
susî bir maksada münhasır değildir. Bu sebepten, bütün
tefsirlerde görünen ve sarahat, işaret, remiz, ima, telvih,
telmih gibi tabakalarla müfessirînin beyan ettikleri mana-
lar, kavaid-i Arabiyeye ve usul-i nahve ve usul-i dine mu-
halif olmamak şartıyla, o manalar, o kelâmdan bizzat
murattır, maksuttur.
Tahirî, Zübeyir, Sungur, Ziya, Ceylan, Bayram
®
ayn-ı hakikat:
hakikatin aslı, ger-
çeğin ta kendisi.
azamî:
en fazla, en çok, nihayet
derecede.
beşer:
insan, insanlık.
beyan:
bildirme, ilân, açıklama.
bizzat:
şahsen, kendisi.
camiiyet:
toplayıcı, ihtiva ve iha-
ta edicilik.
cüz’î:
küçük, az.
haseb:
dolayı, cihetince, gereğin-
ce.
hitap:
nutuk atmak, konuşmak.
hurufat:
harfler.
hususî:
özel.
i’caz:
mu’cizelik, insanların benze-
rini yapmaktan âciz kaldıkları şe-
yi yapmak.
ihtimam:
dikkat ve özen göster-
me.
ima:
işaretle anlatma, üstü kapalı
ifade etme.
israf:
gereksiz yere harcama, ihti-
yaçtan fazlasını harcama, savur-
ganlık.
kavaid-i arabiye:
Arabca dil ve
gramer kuralları.
kelâm:
söz, ifade, ibare, konuşma.
kelâm-ı ezelî:
ezelî söz, varlığına
başlangıç olmayan Allah’ın sözü;
Kur’ân-ı Kerîm ayetleri.
kelâm-ı İlâhî:
Allah kelâmı, Al-
m
ukaddeme
| 20 | İşaratü’l-İ’caz
lah’ın konuşması, Allah’a ait
söz.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
külliyet:
bütünlük, tümlük.
külliyet-i harika:
harika bü-
tünlük.
lisan:
dil.
maksat:
kastedilen şey, amaç,
düşünce.
maksut:
amaç, ulaşmak iste-
nilen.
mana:
anlam.
mesele:
konu.
misillü:
benzeri, gibi, aynısı,
benzer gibi, eş kabîlinden.
muhalif:
zıt, aykırı, karşıt.
muhit:
ihata eden, kuşatıcı.
murat:
maksat, amaç, me-
ram.
müfessirîn:
yorumlayanlar,
açıklayanlar.
münhasır:
mahsus, ait, yöne-
lik.
nazar:
bakış, dikkat.
remiz:
işaret, bir manayı ifade
eden veya bir manaya delâlet
eden işaret ve şekil.
sarahat:
sarihlik, açıklık, belir-
lilik.
semere-i uhreviye:
ahirete
ait neticeler.
tabaka:
sınıf, zümre, topluluk.
tabakat-ı beşer:
insan taba-
kaları, insanların oluşturduğu
sosyal sınıflar.
taife-i insaniye:
insana ait tai-
fe; insanlık.
tefsir:
yorum, şerh.
telmih:
ima yoluyla ifade et-
mek.
telvih:
açıklama, belli etme.
usul-i din:
din kuralları.
usul-i nahiv:
gramer kuralları.
1...,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19 21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,...576
Powered by FlippingBook