•
vecihat-ısittesiparlakveevhamveşübehatınzulü-
matındanmusaffa;
•
venokta-iistinadıbilyakinvahy-isemavîvekelâm-ı
ezelî;
•
vehedefivegayesi,bilmüşahedesaadet-iebediye;
•
içibilbedahehalishidayet;
•
üstübizzarureenvar-ıiman;
•
altıbiilmelyakindelilvebürhan;
•
sağıbittecrübeteslim-ikalbvevicdan;
• sol
ubiaynelyakinteshir-iakılveiz’an;
•
meyvesibihakkalyakinrahmet-irahmanvedâr-ıCi-
nan;
•
makamıverevacıbilhadsi’s-sadıkmakbul-imelekve
insvecân
Bİr kİtAB-I seMAVÎdİr.
SaidNursî
®
İşaratü’l-İ’caz | 27 |
m
ukaddeme
diği İlâhî kitaplar.
makbul-i melek:
meleklerin ka-
bul edip beğendiği şey.
mertebe-i azam:
en yüksek mer-
tebe, yüce makam.
musaffa:
safîleşmiş, yabancı mad-
delerden arınmış, süzülmüş.
nokta-i istinat:
dayanak noktası,
güvenme ve itimat noktası.
rahmet-i rahman:
Rahman olan
Allah’ın rahmeti, yaratılmışlara
sonsuz şefkat ve merhametle
muamele eden Allah’ın rahmeti.
revaç:
rağbet, kıymet, değer.
saadet-i ebediye:
sonu olmayan,
sonsuz mutluluk.
şübehat:
şüpheler.
teshir-i akıl:
aklı büyüleme, aklı
etki altına alma; emrine itaat et-
tirme.
teslim-i kalb:
kalbin kabul etme-
si, doğru ve haklı bulması.
vahy-i semavî:
Allah tarafından
melekler vasıtasıyla peygambere
gelen vahiy, semavî vahiy.
vicdan:
insanın içindeki, iyiyi kö-
tüden ayırabilen, iyilik etmekten
lezzet duyan ve kötülükten elem
alan manevî his.
zulümat:
karanlıklar, dinsizlik, zu-
lüm ve küfür.
biaynelyakin:
görür derecede
kesin olarak bilme, görür gibi
bilme, tam vüsuk ve itminan-
la.
bihakkalyakin:
doğruluğunda
asla şüphe olmayan hâl. haki-
kati kesin bir şekilde bilerek,
yaşar gibi kesin bilircesine.
biilmelyakin:
bir şeyi ilimle ve
bazı işaretleriyle bilerek, haki-
kati kesin bir tarzda bilme.
bilbedahe:
açıktan, aşikâr ola-
rak.
bilhads-i sadık:
doğru bir
hads ile, doğru bir sezgi ile
(tam bilme).
bilmüşahede:
görerek, bizzat
şahit olarak.
bilyakin:
delil ve bürhan ile,
şüphesiz, tereddütsüz, kabul
ederek.
bittecrübe:
tecrübeyle.
bizzarure:
zarurî olarak, ister
istemez, mecburen.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
dâr-ı cinan:
cennet yurtları,
cennetler.
delil:
kanıt, tanık, bürhan.
envar-ı iman:
iman nurları,
iman parıltıları.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
halis:
katışıksız, saf, duru.
hidayet:
doğru inanç ve yaşa-
yış üzere olmak.
iman:
inanç, itikat.
ins:
insan, beşer, âdemoğlu.
iz’an:
basiret, anlayış, teslim
olup itaat etmek.
kelâm-ı ezelî:
ezelî söz, varlı-
ğına başlangıç olmayan Al-
lah’ın sözü; Kur’ân-ı Kerîm
ayetleri.
kitab-ı semavî:
Semavî, İlâhî
kitap, Cenab-ı Hakkın gönder-