İşaratü'l İ'caz - page 60

söyleyen, hem dinleyen ümmî olduklarına nazaran, bu
tabirler söyleyenden doğmuyor ve onun malı değildir;
ancak, başka bir yerden ona geliyor.
EyArkadaş
!
Bu letaifin ince iplerinden dokunan yüksek nakş-ı be-
lâgati göremeyen adam, belâgat ehlinden değildir; er-
bab-ı belâgate müracaat etsin.
ÜçüncüMebhas
B /B
G
,
i’cazın esaslarından icazın en yüksek ve en ince
derecesine bir misaldir. Bunda da birkaç letaif vardır:
1.
B /B
G
üç harfiyle, üç hükme işarettir. Şöyle ki:
Elif,
(1)
u
»p
dn
Rn
’r
G $G o
?n
Ón
c
Gn
ò'
g
hükmüne ve kaziyesine;
lâm,
(2)
o
?j/
ôr
Ñp
L /
¬p
H n
?n
õn
f
hükmüne ve kaziyesine;
mim,
(3)
o
?n
Ó°s
ùdG p
¬r
«n
?n
Y m
ós
ªn
ëo
e '
¤n
Y
hükmüne ve kaziyesine remzen
ve imaen işarettir.
evet, nasıl ki kur’ân’ın hükümleri uzun bir surede,
uzun bir sure kısa bir surede, kısa bir sure bir ayette, bir
ayet bir cümlede, bir cümle bir kelimede, o kelime de
sin,lâm,mim
gibi huruf-i mukattaada irtisam eder, gö-
rünür; kezalik,
B /B
G
’in her bir harfinde, mezkûr hükümler-
den biri temessül etmiş görünüyor.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
belâgat:
söz ve yazıda sanatlı ve
tesirli ifade; bir şeyde saklı bulu-
nan derin anlam.
ehil:
sahip, malik, yetki sahibi
olan.
erbab-ı belâgat:
belâgat ilminde
usta ve üstün nitelikli kimseler,
sözü düzgün ve makamına göre
kusursuz söyleyen bilginler.
huruf-i mukattaa:
Kur’ân-ı Ke-
rîm’de bazı surelerin başlarında
bulunan, “elif lâm mim,” “yâ sin,”
“elif lâm râ” gibi İlâhî birer şifre
hükmündeki harfler.
hükmüne:
yerine, değerine.
hüküm:
dinî kaide, kural.
i’caz:
taklidi mümkün olmayacak
derecede güzel ve düzgün söz
söyleme.
icaz:
sözü kısa söyleme, kısa fakat
yeterli ifade etme.
imaen:
ima yoluyla, ima ederek,
sezdirerek, işaretle.
irtisam:
damgalama, marka işare-
ti koyma.
kaziye:
iddiayı ispat etmek
maksadıyla ileri sürülen me-
sele.
kezalik:
keza, bu da öyle,
böylece.
letaif:
güzellikler, incelikler.
mebhas:
bir bahisle ilgili yazı,
kısım, bölüm.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen,
anılan.
misal:
bir şeyin benzer hâli,
benzer, örnek, numune.
müracaat:
başvurma, danış-
ma.
nakş-ı belâgat:
sözü yerinde
ve güzel söyleme sanatına
uygun nakış, sözü nakış yapar
gibi işleyip süsleme.
nazar:
düşünme, fikir.
remzen:
remiz ile, işaret ede-
rek, işaretle.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldı-
ğı 114 bölümden her biri.
tabir:
ifade, söz.
temessül:
bir şekil ve surete
girme, cisimlenme.
ümmî:
okuma yazması olma-
yan, okumamış.
1.
Bu, ezelî olan Allah’ın kelâmıdır.
2.
Onu Cebrail indirmiştir.
3.
Hazret-i Muhammed Aleyhisselâma.
B
akara
S
ureSi
| 60 | İşaratü’l-İ’caz
1...,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59 61,62,63,64,65,66,67,68,69,70,...576
Powered by FlippingBook